Enver Aysever
“ Günlük tutanlardan değildi. Ama işe yarayacağını düşündüğü cümleleri biriktiriyordu. Hangi zamanda ve hangi gereksinime yanıt vereceğini bilmediği cümlelerdi bunlar. Yaşama, ölüme, dostluğa, aşka dair sözler biriktiriyordu. Sonra sonra şiirler çıktı karşısına. Şiirin bir zamanı olduğuna, ancak doğru karşılaşmayla o imgelerin kavranacağına neden sonra karar verdi. Şairlerin zamanı vardı demek…”
"Hatta ölüme dair olanın dışında hiçbir hayalin gerçekliğinin olmadığını düşündüm."
Reklam
Ben sizden de değilim, diğerlerinden de; Ben, ölüme dair yemin etmeyenlerden, tehdit savurmayanlardan, dinini ve ırkını aklının yerine koymayanlardanım. Ben hâlâ şiir okuyanlardanım... Ben ölürken vatanını yahut dinini değil, “sevgiliyi” düşünecek olanlardanım. Sormak istersen..?
sanırım herkes sizin gibi düşündüğü için icat etmişler bu giyotin denilen aleti. Oysa ben o sırada ne düşünüyordum biliyor musunuz: ya daha kötüyse böylesi?Yani ölümün çabukluğu daha fazla acı veriyorsa? Gülünç bulabilirsiniz bu düşüncemi, vahşice de bulabilirsiniz, ama işte . . . şöyle etraflıca düşünecek olursanız insanın aklına böyle
Birer galonluk iki testi şarap, iki paisano için bile epey şarap anlamına gelir. Şarabın kavanozlarda çıktığı yolculuğun gelişmesini şöyle sıralayabiliriz : İlk testinin ağzından beş parmak aşağı inince tumturaklı laflar ve ciddi sohbetler edilir. Üç parmak daha inilince acı- tatlı anılar depreşmeye başlar. üç parmak daha inince gönül yaraları sızlamaya başlar. İlk testinin dibine varıldığında nedensiz bir hüzün baş gösterir. İkinci testinin ağzından beş parmak aşağıda kapkara, berbat çaresizlik hissi çöker. Üç parmak daha aşağıda ölüme yada özlenen sevgiliye dair bir şarkı hatıra gelir. Bunun bir parmak aşağısında artık akla esen tüm şarkılar söylenir. Bundan sonra yol, içen kişiye göre bin bir farklı yöne saptığından ne olacağını kestirmek imkansızdır. Bu noktadan itibaren her şey olabilir.
Gördüğü an saplanıp kalmıştı. Sarhoş olmuştu. Ölüme dair büyük bir gizi mi keşfetmişti. Ya da tarihi. Ya da geleceği. Belki içinde bulunduğu o anın aslında hem her şey, hem de hiçbir şey olduğunu. Ellerini uzattı. Alarmlar çın çın ötmeye başladı. Deccal'i beş yüz yıldır asıldığı gümüş milden kurtarıp yere fırlattı. Yüzyıllardır yapılmamışı yapmak, dokunulmamışa dokunmak, yaşanmamışı yaşamak için gözlerini gözlerine dikti. Duvarın gözlerine baktı.
Sayfa 80 - Dedalus KitapKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.