Ölümünden sonra, yapay bir ‘Can Yücel Efsanesi’ yaratılır.
İnternet üzerinde Can Yücel’e mal edilerek gezdirilen sahte şiirler vardır. Ona ait olmayan bu şiirler, hızla yayılır ve internet sitelerine yerleşir. Şiirin kime ait olduğunu bir arama motoru ile aradığınızda karşınıza hep Can Yücel çıkar. Aslında Can Yücel şiirini bilenler bu şiirleri
Daha dün denecek kadar yakın bir geçmişte biz de birer delikanlıydık.. ne de çabuk geçiyor zaman. Hayat dediğimiz şey çok ilginç ve bizim şimdilerde ondan vazgeçmeye hiç niyetimiz yok....
Ne demişti O rahmet elçisi s.a.v.
Kavmim beni zorlamasaydı ben seni terk etmezdim...
İnsan sevdiğini terk eder mi hiç?
Belki uğruna can vermek daha kolay daha evvel gelir
Lakin
Yol arar bulamazsın
Anlarsın
Rabbinin razılığı evlâ gelir
Rabbine hicret edersin
Bilirsin
O her şeye en güzel Vekîl
İşi rabbine kalan üzülmesin
O tek Mevlâ tek Nasîr
🤲🤲🤲🤲
Ömür dediğin rabbinle yaşadığın bir muhâtablıktır
O ki seni senden iyi biliyor
Gâfil olma
"Sevgili ölüm, henüz yaşamadım."
Evet bana göre Tom'un 439 yılının özeti...
O kadar yıla rağmen hep kaçış, hep arayış, hep korku... Bir yere, bir aileye, bir sevgiye ait olamama.. 318 sayfa boyunca eskiye dönüşlerle bu hikayaye tanıklık ediyoruz.. araya not bu git - gel olayı beni biraz yordu itiraf etmeliyim kitapta eleştirebileceğim iki unsurdan biriydi ama dedim ya bana göre .. Bu yılları yaşarken yeri geliyor Tom vasıtası ile müzik, müzik aletleri ve ezgiler hakkında, yeri geliyor zamanın şartlarında tiyatrolar ve tiyatrocular hakkında, yeri geliyor dönemin meşhur edebiyat öncüleri hakkında, yeri geliyor bilimsel buluşlar, keşifler hakkında bilgilerimizi tazeliyoruz... ve tabii ki dinlerin toplumlar üzerindeki baskısına, dönemsel inanışlara, cahilliğe ve her türlü gelişime ve teknolojiye rağmen ders almayı bir türlü öğrenemediğimiz için tarihin kötü yaşanmışlıklarının tekrar tekrar önümüze gelmesine şahit oluyoruz... hikaye akıyor mu evet akıyor.. onda sorun yok ama sanki sonuç bölümü acele baglanmış gibi geldi bu da ikinci eleştirim olabilir... sonuç olarak... kendime not...
Ne geçmişe saplanıp kalacaksın, ne geleceğin düşlerini kuracaksın.. Ömür dediğin şu andır onu da hakettiğin gibi yaşayacaksın.
İyi okumalar...
Sürekli geçmişe takılmak ya da mutluluğu hep gelecekte aramak bireyi huzursuz eder. Psikolojide Sigmund Freud'un ortaya attığı psikanalitik yaklaşım bireyleri geçmişine, çocukluk dönemine hapsetmiştir. Özellikle depresyon yaşayan birçok bireyin, hataları anne babasında bularak ebeveyni suçlu ilan edip kin ve nefret ile yaklaştıkları görülmektedir. Örnek; Obsesif Kompülsif Bozukluğu rahatsızlığı nedeniyle psikolojik terapi sürecine alınan Beyza, Psikanalitik yönelimli terapistten destek almaktadır. Terapistin erken çocukluk dönemine fazla takılıp yanlışların suçlusu olarak ebeveyni ve çevreyi göstermesi sonucu Beyzanın anne ve babasına kızgınlık duyduğu, onlara bağırıp çağırdığı görülmüştür. Bu kızgınlık kardeşlerine karşı da gösterilmiş ve evli olan birey kısa bir süre sonra ailesiyle iletişimini tamamen bozmuştur.
Geçmişe takılmak insanı mutsuz ettiği gibi geleceğe takılmakta anı yaşayamamak, verimsiz bir hayat yaşama sorununu beraberinde getirir. Can Yücel bu durumu dizelerinde şöyle ifade eder;
Ömür dediğin üç gündür,
Dün geldi, geçti, Yarın ise meçhuldür
O halde ömür dediğin bir gündür
O da bugündür.”