Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Veba Geceleri - Epidemi
Orhan Pamuk
Orhan Pamuk
'un dört yıldır yazmakta olduğu Veba Geceleri adlı romanının 27. bölümünü yayımlıyoruz. Olaylar 1901 yılında Ege'de hayali bir Osmanlı adası olan Minger'de geçer. Adanın nüfusunun yarısı Ortodoks, yarısı Müslümandır. Çin'den ve Hindistan'dan geldiğine inanılan, Asya'da milyonlarca kişiyi öldüren ve tarihte
Yeni Diyalektik
_Tanrı, ilk ateisttir. Ateistler _Tanrı, ilk masondur. Masonlar _Orospu çocuğu. Marques de Sade _Herkesin tanrısı kendine benzer. Yamyamların tanrısı bir yamyam; savaşçıların tanrısı bir savaşçı; hırsızların tanrısı hırsız; aşıklarınki de aşk tanrısı olacaktır. Ralph Emerson _Trakyalılara göre tanrı, sarışın ve mavi gözlüdür. Öküzlerin elleri
Reklam
ON İKİ ÖFKELİ ADAM
Bir hiç olmak çok üzücüdür beyler. İnsanlar hep aranmak ister, dinlenmek ister, hayatta bir kez de olsa önemli olmak ister.
Varlık ,hiçlik , ölüm
Benim Ölümüm [Ma mort] Ölüm, “duvar”ın öte yanındakilerden olduğu için hiçbir şekilde insani olmayan şey gibi görünürken, sonra bir anda bambaşka bir bakış açısından düşünülmeye, insan yaşamının bir olayı gibi ele alınmaya başlandı. Bu değişiklik çok açık bir biçimde anlaşılır: ölüm bir terimdir ve her terim (ister sonuç, ister başlangıç terimi
8. Hikaye Tamamlama Etkinliği
Hikayemiz bu ileti altından yürütülecektir. Katılımcı sırası ve yorumlar için: #11646309
NigRa
NigRa
Saat gece yarısını çoktan geçmiş "yarım" diye belirtilen 12.30'u göstermekteydi. Akreple yelkovan iki ayrı uçtaydı, kavuşamayan iki aşık gibi diye düşündü. Sonra aklı yine yarım kavramına kaydı. 24'ün yarısı 12
Kadının Dünyayı Algılama Şekli Erkekten Farklı / Mülâkat Annenin çocuğuna ilk hediyesi ‘duygu kabı’dır! Kıymetli okurlarımız, sizler için Psikolog Zühre Çelen Hanımefendi ile ‘Kadın Psikolojisi’ ekseninde röportaj yaptık. Çok verimli bir söyleşi oldu elhamdülilllah. Sizlerin de keyifle okuyacağını; verimli bulacağını ve pay alacağını
Reklam
Bu hikayeyi dün babamdan dinledim bugün sizin için yazıya döktüm :)
Bir gün birbirini tanımayan zeki bir genç adamla yaşlı bir adam tesadüfen beraber yürüyerek bir yolculuğa çıkmışlar. Yolculuk uzun ve bir süre sonra yorulmuşlar. Genç adam yaşlı adama "Amca sana karşı saygımı yitirmemekle birlikte bir şey söyleyebilir miyim? İkimiz de yorulduk. Yolun kalanının bir kısmını sen beni sırtında taşı sonra ben
ANTOV ÇEHOV / KUNDAKÇI
Sorgu yargıcının karşısında sıska mı sıska bir köylü duruyordu. Köylünün sırtında evde dokunmuş bezden alacalı bulacalı bir gömlekle yamalı bir pantolon vardı. Uzun sakalının kapladığı çopur yüzü, sarkık gür kaşlarının altından zorlukla seçilen gözleri, çoktandır tarak yüzü görmemiş karmakarışık saçlarının bir şapka gibi örttüğü başı adama iri,
Burada kalamam, geriye dönemem, ileriye gidemem
“Burada kalamam, geriye dönemem, ileriye gidemem” diye bitirdi sözünü çakır gözlü genç adam. (O konuşurken tansiyonum mu yükseldi, şekerim mi düştü, anlamadım. İlk söz alışından itibaren sürekli tutunacak bir şey aradım. Hem ne dediğini iyi biliyor hem de diyeceğini iyi diyordu. Acele edişinde, herkesten önce söz alışında bir tuhaflık vardı. Ve
“Nasruddin, öğleden sonra saat ikide konferansına başlayacağını duyurmuştu. Pek başarılı bir gösteri olacağa benziyordu: Bin kişilik salonda tüm yerler satılmış, dışarıda kalan yedi yüzü aşkın kişi konuşmayı kapalı devre televizyonda izlemeyi göze almıştı. Saat tam ikide, Nasruddin’in müritlerinden biri sahneye çıkarak, üstadın elinde olmayan
115 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.