Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Nâzım Hikmet RAN, vefat ettikten sonra karısı Vera ile birlikte." Mayıs 1959 tarihli bir notta, Nâzım Hikmet Vera’ya şöyle sesleniyor: “Lanet olsun, ne muazzam şey seni sevmek! Sen benim aşkım, sen benim kızım, sen benim yoldaşım, sen benim küçük annemsin. Canım, bir tanem, seni sevmeden önce dünyayı sevmesini bile bilmiyormuşum. Bu şehir güzelse senin yüzünden, bu elma tatlıysa senin yüzünden, bu insan akıllıysa senin yüzünden.”
Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama Yarım saat erkene kurulsun saatin. Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin.. Pencereni aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin...
Reklam
Dün bir dosttan uzun bir mektup aldım. Beni anlatmış sana ve sen de ona, "Unuttum artık onu." demişsin. Hem bu sözü gülerek, medar-ı iftiharla söylemişsin. Unutamazsın Nokta Noktam, unutamazsın. Çünkü, unutmak için önce unutulmak gerek. Oysaki sen, hâlâ bende esen eski kavak yelisin. Kan değil, tüküremezsin. Ruj değil, silemezsin. Dişi dudaklarına dişlerimle yazdığım dört heceli erkek adımı Unutamazsın Nokta Noktam, unutamazsın. Seninle biz, hâlâ bir kabukta iki badem içi gibiyiz. Baharsın, kokacaksın. Güneşsin, yakacaksın. Sabah yatağım kadar rüya dolu, Sabah yatağım kadar sıcaksın. Unutamam, unutamazsın...
Kendi dev benliğinizde olan özlemde sizin iyiliğiniz yatar; ve bu özlem hepinizin içinde vardır. Fakat aranızdan bazılarında bu özlem, dağ eteklerinin gizlerini ve ormanın şarkılarını taşıyarak denize erişebilmeye çağıldayan bir sel gibidir. Kimilerinde de, köşelerde ve kıvrımlarda kendini yitiren ve denize erişmezden önce çokça oyalanan durgun bir ırmak gibidir. Ama içindeki özlemi çağıltılı olan, özlemi durgun olana, “sen niçin yavaş ve duraklısın?” demesin. Çünkü gerçekten iyi olan, çıplağın çıplaklığına bakıp, “Senin giysilerin nerede?” ya da yuvasıza bakarak, “Evin barkın ne oldu?” diye sormaz.
''Bilirim ki, kader yazılmış, defteri dürülmüş kaldırılmış, mürekkebi de kurumuştur. Ama her an yaratma halinde olan da Sensin. Öyleyse Sen yazılmış kaderleri bile geri çevirirsin. Benim kaderim işte az önce geldi, karşıma dikildi. Çevirme benim kaderimi geri. Onu bana çok görme.''
Bir kadın, 6 yaşındaki kızının ziyaretine gelmediğini anlatırken, gözyaşlarına boğulmuş, şöyle demişti: "Gelmiyordu, dedesine yalvardım. Zorlaya zorlaya getirdiler. Önce uzun süre baktı yüzüme, eğilip sarılmak istediğimde 'Anneciğim ben seni anlıyorum, çok kötü şeyler yaşadın ama sen de beni anla, o da benim babamdı' dedi. Bir daha ziyaretime gelmedi."
Reklam
“Seni son kez gördüğümde omuzların ağlıyordu, bilirsin çabuk tanırım ağlayan omuzları... Ama yalnızlığımı seninle harcadığım için pişmandım hâlâ, öfkeliydim biraz da... Sen yine geçip gittin yanımdan, daha önce hiç hayatıma uğramamış yabancı biri gibi. Yüzüne bile bakmadım, omuzlarının üzerinden gökyüzüne çevirdim gözlerimi... Çünkü sular kesik, ellerim kirli, bahanem çok... Kayıp eşya odasında kalbini bile aradığım biriyle en çok ne yaşayabilirim ki dedim içimden. Bir kalp kaç kere kırılıp iyileşir, bir bakış kaç kere hatırlanıp unutulur, bir yalan kaç kez söylenir ve en çok kaç kez affolur? Demek ki her hikâye, bitmeden önce kendini gerçekten tamamlıyor. Su bile kırılıp iki ayrı yerden akmaya başlıyor insanın yanaklarından bazen... Herkes kendi vedasını işte o zaman anlıyor. Aşk için yazdıklarım bitti... Şimdi kir göstermeyen bir sözcüğün, kendisiyle yüzleşme vaktidir. Ve aşkta tüm lekeler, ancak hikâyenin ilk cümlesinde havada asılı duran o hisle baştan sona temizlenir...”
Erdal .. Mamak Askeri Cezaevi'nde idam hükümlüsü bir gencin, Erdal Eren'in son fotoğraflarını çekmiştim yıllar önce. Yarım saat kadar yanında kalıp, koşullar elverdiğince konuşup, yaklaşık 2 'makara' fotoğraflayıp ayrılmıştım oradan. Deklanşöre son defa basıp, parmaklıklar arasından 'sessiz sitemsiz' bakışını dondurduğum o günün gece yarısında
Ne Gariptir 90’larda Doğanın, 70’lerdeki Aşkı Özlemesi… Sahipsiz Mendilin, Sahibini Beklemesi… Huzuru Aşktan Önce Getiren, İçinde Bir de Masumluk Olsun Diye Direnen Sevgi Dilencisi. Anlamadın mı Hala! Aşk, İhanet Dolu Gözlerin İktidarında, Yalan Meydanlarında Asıldı. Sen Ölmeden Önce, Sevdalar Çıkarları Olanlara Satıldı. Büyü Artık Çocuk, Adamlık Geçmiş Olsunlar da Kaldı… Soner AYAN
"Ve benim içimde de dalga yükseliyor. Kabarıyor, sırtını büküyor. Bir kez daha yeni bir isteği, sürücüsünün önce mahmuzladığı sonra geri çektiği o gururlu at gibi altımda bir şeyin yükseldiğini ayırt ediyorum. Sen, üzerine binmiş sürdüğüm; şimdi bu kaldırım uzantısını eşeleyerek durduğumuzda bize yaklaşan hangi düşmanı seziyoruz? Ölüm o. Düşmanımız ölüm. Mızrağını kaldırmış, bir delikanlınınki gibi, Hindistan'da dörtnala at sürdüğünde Pervical'ınki gibi saçlarım arkaya uçuşarak üzerine atımı sürdüğüm ölüm o. Mahmuzları batırıyorum atıma. Senin üzerine atacağım kendimi, yenik düşmeden, boyun eğmeden. Ah. Ölüm!"
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.