Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
288 syf.
9/10 puan verdi
1902 yılının bir alman kasabasında, vaktiyle 12 yaşında olan bir çocuğun gözünden, çocukluktan gençliğe uzanışı, kendini, bedenini, yetişkinleri tanıması ve 2 yıl sonra patlak verecek birinci dünya savaşı dönemine tanıklık edişini okuyoruz. hızlı ve kolay okunan bu eser, döneminin pek çok savaş karşıtı eseri gibi yasaklanmış. bir çocuğun
1902 Doğumlular
1902 DoğumlularErnst Glaeser · Yordam Edebiyat · 2016388 okunma
288 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Selam sevgili okur! Sanırım daha fazla Yordam Edebiyat alışverişi yapmalıyım.. Bu kitap ile hiç savaş sahnesi okumadan savaşın çirkin yüzünü görebiliyorsunuz. Bunu hiç savaş sahnesi olmadan yapması ne kadar iyi bir eser olduğunun kanıtı bence. Anlatıcı ufak bir çocuk. Onun gözünden Birinci Dünya savaşı öncesi ve sırasında Almanya'da neler yaşandığını okuyorsunuz. Aslında daha çok cehpedeki askerlerin ardında kalanları göreceksiniz. Çocukların kadınların, savaştan kaçanların yaşamına tanıklık ediyorsunuz. Olaylar bir çocuğun gözünden anlatıldığı için diğer çocukların dünyasına girip, onların savaşı nasıl karşıladığını ve neler yaşadıklarını okuyorsunuz. En başında söylediğim gibi hiç savaş sahnesi yok ama hem anlatıcı çocuk olduğu için hem de akrabalarının dünyasından savaşa baktığınız için oldukça etkileyici bir hâl alıyor. Okurken sürekli İkinci dünya savaşındaki Almanlar'ın öfkelerini yıkımlarını anımsadım. Belli ki bu çocuklar yaşadıkları ile intikam almanın hayalini kurmuşlar ve bu amaç uğruna çaba sarf etmişler. Ne yazık ki sonu olmayan bir kısır döngü :( Herkese keyifli okumalar dilerim İsterseniz YouTube kanalıma da bakabilirsiniz. youtube.com/c/EL%C4%B0FBEGE...
1902 Doğumlular
1902 DoğumlularErnst Glaeser · Yordam Edebiyat · 2016388 okunma
Reklam
224 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Komünizm, tüm sınıfların eşitliğine dayanan ideoloji olarak kadın-erkek cinslerinin de eşitliği hakkında da yenilik getirmiştir. Bunu yaparken ise erkekleri aşağılamak ya da bu eşitsizliğin sebebi olarak erkekleri göstermek girişiminde bulunmamıştır. En azından bu kitapta bunu görüyoruz.
Karl Marx
Karl Marx
,
Friedrich Engels
Friedrich Engels
ve
Vladimir İlyiç Lenin
Vladimir İlyiç Lenin
'in kadın ve aile hakkındaki düşüncelerini içeren kitapta, sömürünün her türlüsüne karşı çıkan komünizmin kadının sömürülmesine de karşı çıktığını ve kadının özgürleşmesi ile kadın hakları eşitliğinin gerçekleşmesi konusunda nasıl bir yol gösterici olabileceğini çok net anlıyoruz. Kitapta bu 3 büyük devrimcinin özellikle - Kutsal Aile ya da Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi - Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni - Büyük Bir Başlangıç isimli eserleri başta olmak üzere diğer eserleri ve söyleşilerinin (kitabın en sonunda yer alan Lenin söyleşisi) kadın ve aile konusundaki bölümleri aynen yer alıyor. Soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen kadınlarımızın, oy haklarını, boşanma haklarını, çalışma haklarını, siyasal haklarını, toplumsal haklarını vb gündeme getiren bu 3 büyük devrimci; belki yaşadıkları dönemde kendilerini dünyaya yeteri kadar ifade edemediler ancak bunun kadın haklarının geldiği noktayı iyi anlamak için bu kitabı (
Kadın ve Marksizm
Kadın ve Marksizm
Ve bu kitabı) okumak son derece yararlı bir iş olacaktır. (Lenin'in, kadının örgütlenmesini ve devrimlerde neden bulunması gerektiğini açıkladığı satırları okurken, milli mücadelemiz ve sonrasında Ulu Önder'imizin neden kadınlara bu kadar değer verdiğini çok daha iyi anlıyoruz.)
Kadın ve Aile
Kadın ve AileKarl Marx · Sol Yayınları · 2008371 okunma
Nuh Tufanı söylencesi
George Smith (1840-1876) 1872’de Gılgamış Destanı tabletlerini okurken bir tufan öyküsüne rastlar. Yalnız, tabletler eksiktir. Smith 1873’te Ninive’ye gidip eksik tabletleri bulmayı başarır. Bu tufan öyküsünün kahramanı Utnapiştim’dir. Utnapiştim’in Gılgamış’a anlattığı tufan öyküsü, gemiye binişten geminin karaya oturmasına dek, akışı ve ayrıntılarıyla, Tevrat’takinin özgünüdür.
248 syf.
10/10 puan verdi
Einstein ve İnfeld tarafından yazılmış, Aristo'dan Newton'dan başlayıp 1900'lü yıllara kadar fizik biliminin gelişim sürecini detaylarıyla anlatan ve zaman-mekan dengesi için ilginç anekdotlar barındıran muazzam kitap. Özellikle zaman olgusu üzerine yazılanlar oldukça etkiledi beni. Zamanı sayılara (yani saatlere) parçalayarak işleyen insan için içinde bulunduğu boyutsal sıkıntıları gün yüzüne çıkarıyor. Belki de varoluşsal acılarımızın temeli zaman-mekan dengesinin boyutsal kısıtlamalarıydı. İnsan ruhunun hapsolmuş gibi bir algı altında ezilmesi belki de fizik ile açıklanabilir dedirtiyor bu kitap.
Fiziğin Evrimi
Fiziğin EvrimiAlbert Einstein · Evrensel Basım Yayın · 2015157 okunma
288 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Cephe gerisinden bir portre
Cephe gerisinde kalanların gözüyle savaş ne anlama gelir? 1914-18 yılları.. Başta sevinç ve birlik atmosferinde çılgınlıkla savaş yüceltildi. Gidenler ve geri kalanlar için. Tüm sevecenliği ile ideal bir gerçeklik olarak görüldü, savaş. Tüm ulus birdi düşmana karşı. Kahraman ve soylu ölümün adıydı başta savaş. Ufak bir azınlığın çıkarlarına
1902 Doğumlular
1902 DoğumlularErnst Glaeser · Yordam Edebiyat · 2016388 okunma
Reklam
Darwin’in vardığı sonuçlar, yukarıdaki maddelerle sınırlı ve karşılıklı olarak şöyledir: 1- Türler pek uzun bir evrim sürecinin ürünüdür; 2- Hiçbiri değişmez ve kalımlı olmayan türlerin hepsi, ortak bir veya birkaç kökenden gelmektedir; 3- Yeryüzünde belirişi söz konusu olunca, insan canlılar âleminin dışında ve üstünde değil, bütün canlılarla birlikte düşünülmelidir; çünkü onlarla kökendeştir; 4- “Yaşayan canlı biçimlerinin hepsi Kambriyum Döneminden önce yaşamış olanların doğrudan doğruya dölü olduğu için, kuşakların o bilinen ardışımı asla kesilmemiştir ve Dünyayı tümüyle ıssız bırakmış hiçbir tufan olmamıştır.”
288 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
2022/42. Kitap: 1902 Doğumlular. Ernst Glaeser'dan okuduğum ilk kitap. 1902 Doğumlular; 1902 yılında doğan ve I. Dünya Savaşı'nı yaşayan çocuklardan hareketle savaş yıllarının anlatıldığı 288 sayfalık bir romandır. 1902 Doğumlular'da yazar; akran zorbalığı, cinsel kimlik edinimi ve savaş psikolojisini anlatıyor. Aynı coğrafyada yaşayan ve savaş başladığında 12, bittiğinde ise 16 yaşında olan, acı çeken, savaştan çeşitli açılardan etkilenen çocukların hayatı son derece ilgi çekici bir biçimde aktarılmıştır. Kitabın son sayfalarını beğenemesem de yazar tarafından 26 yaşında kaleme alınan bu eserin dönemi bağlamında iyi bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Kitaptan bazı alıntılar: "Ben boş zamanlarımı güzel bir ülkede yaşarım. Kitaplarım bana yeter" (141). "Eskiden tek tek insanlar kötüydü, şimdi ise uluslar" (169). "Kapitalist ne demek? ... Az para harcayıp çok zengin olan azınlık" (241). "Önceden bu kadar çok barut, mermi üretilmeseydi savaş olmazdı. Her şey amacına ulaşmak ister" (242). "Çocukluktaki izlenimler insanı ömrü boyunca etkiler" (243). "İnsan âşık olunca sonsuz zamanı vardır" (270). Tarihî romanlara ilgi duyuyorsanız mutlaka okumalısınız. :)
1902 Doğumlular
1902 DoğumlularErnst Glaeser · Yordam Edebiyat · 2016388 okunma
Hayvanların en çok dört ya da beş ve bitkilerin aynı sayıda ya da daha az atadan türemiş olduğuna inanıyorum.
Zihinsel düzey bakımından insana en yakın maymun şempanzedir.
Reklam
Canlı en iri birey bile yaşama tek hücreyle başlar.
körelmiş organlar
İnsanın sindirim borusunda solucanımsı güdük bir çıkıntı olarak bulunan kör bağırsak (apandis), otçul memelilerde çok uzundur ve sindirimde önemli görevi vardır. İnsanın görünür bir kuyruğu yoktur. Ancak, insan iskeletinde göze çarpıveren kuyruk kemiği (os coccyx), donatıldığı kaslarla birlikte güdük bir kuyruktur.
Atın evrimi
Bugünkü atın (Equus caballus) bilinen ilk taşıl atası, yaklaşık 54-38 milyon yıl önce yaşamış Echippus, öbür adıyla Hyracotherium’dur. Orta boy bir köpek iriliğindeki bu otçul hayvan, ön ayaklarının dörder, art ayaklarının üçer toynağının tümüne basarak yürür. At ise her ayağının yalnız bir toynağına basar, orta parmakları ucuna kalkmış durumdadır. Atın evrimi sırasında toynak sayısı azalır, ayak tabanı ortadan kalkar, bacaklar uzar, alt bacaktaki ayrı (bağımsız) kemikler birleşir, vücut ve beyin irileşir, dişlerde birtakım değişiklikler olur ve sonunda, koşmaya olağanüstü uyarlanmış bugünkü biçim ortaya çıkar.
Darwin’in dedesi de babası da yaradancıdır (deist). Yaradancılığa göre Tanrı yalnızca bir ilk nedendir, evrenin işleyişine karışmaz. Evren kendi yasalarına uyarak işler. Kilise ise her an her şeye karışan bir Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olduğu savındadır. Demek ki Darwin Ailesinin Kilise ile arası iyi değildir.
Nuh Tufanı efsanesi
Mezopotamya’daki kazılarda rastlanan kil katmanları, ülkenin büyük taşkınlara uğradığını göstermiştir. Charles Leonard Wooley (1880-1960) Ur’daki kazılarda, toprak yüzünden on iki metre derinde, yaklaşık iki buçuk metre kalınlığında bir kil katmanı bulur. İnsan elinden çıkmış hiçbir nesne izi taşımayan bu katman, çok büyük bir taşkının kalıntısıdır. Utnapiştim’in “Tufandan tanrılar bile korkup göğün en yüksek katına kaçtılar”94 diye anlattığı taşkın o olmalıdır. Anılan kil katmanı İ.Ö. yaklaşık 2800’e tarihlenmiştir. J. Ussher’a göre Nuh Tufanı İ.Ö. 2349’da olmuştur. Böylece Nuh Tufanı söylencesinin Mezopotamya’daki korkunç bir taşkından kaynaklandığı ortaya çıkar. Bu, besbelli çok can almış, yerel bir taşkındır. Yeryüzü büyük âfetler görmüşse de yerbilimin birbiçimlilik ilkesi yürürlükte kalmış ve Darwin’in dediği gibi “dünyayı tümüyle ıssız bırakmış hiçbir tufan olmamıştır.”95
344 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.