Bir roman değil bir destan gibi. Arayışın destanı...Ya da bulmayı amaçlamayan bir arayışın romanı... Bir şiir okur gibi hissediyorsunuz, zira anlatmak değil de hissettirmek üzerine kurulu. Hasanım Ali'nin sözcükleriyle anlatırsak: "Bütün bunların hiçbiri olmaz da siz neden anlatıldığını bile unutup belki yalnızca hikayeyi izler ve kendinizi tıpkı benim gibi, onsuz süren onun akışına bırakırsınız."(s.106)
Büyük şehirlere, ormanlara, dağ eteklerine, tanıklık ettiğimiz acılara, çaresizliklere, savaşlara, ölümlere, yaşamalara bakmaya çağırıyor bizi: "… anlatmakla ben onu bir yandan yaşatıp bir yandan öldürüyorsam bu güzel günahın birazı da sizin olabilsin istiyorum" (s.126)
Bin Hüzünlü HazHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 20194,468 okunma
Onsuz yaşamaktan korktuğumu fark ettim. Benim hayatımı yıkmaya ne hakkın var, demek istiyordum. Benim senin hayatın üzerinde hiçbir şey söylemeye hakkım yokken bunu yapmaya ne hakkın var?
güze en yakın zamanda gördüm en sıcak yazı ben
ölürüm bana en güzel güldüğünde gidersen
gecenin en karanlık vakti güneşe yakın
beni onsuz doğacak ilk gün güneşinde yakın.
S.E.S
"Ve içkinin kötülükleri üstüne dilediğinizi söyleyebilirsiniz ama onsuz hayatta katlanamazdım. Sıçan gözlü ustabaşlarına, tatil ve sigorta ile yetinen işçilere, köleliklerinin farkında olmadan kendilerini şanslı sayan adamların esaretine."
O benim her şeyimdi. Onsuz olamam. Dün varlığıyla yanımdaydı, beni zerreme kadar dolduruyordu. Bugün o yok; ama acısı benimle. Acısı da onun parçası. Bunu da kaybedersem, onu tümüyle yitirmiş olurum.
Onu öptüm... Ve öpücüğümün onu tüm kalbimle sevdiğimi, ondan önce hayatımın ne kadar tatsız ve renksiz olduğunu, onsuz bir geleceğin ise karanlık ve korkunç olduğunu göstermesini diledim.