Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Onun da gözlerinin bir yerinde saklıydı ilk gençlik vedası.. Yarım kalan bir şey; kimseye göstermediği ve bu yüzden kıymetinden hiçbir şey eksiltmediği... Ve biliyorum ki sizin de saklı bir yerinizde bir hafıza kartı. Bu ilk aşk, ilk veda değil.. 'Büyümek' denilen meselenin çöpüne atılan diyetler.. Zaman denilen acımasız, şakası yok büyücüye verdiklerimiz. 'Daha az üzüleyim bu hayatta, daha güçlü olayım' dileğinin karşılığında bizden aldıkları.. Şarkılar daha az ağlatıyor artık değil mi? Çocuksu geliyor heyecanlar? Yapılacak onca ciddi ve önemli şey varken."
"Onun da gözlerinin bir yerinde saklıydı ilk gençlik vedası.. Yarım kalan bir şey; kimseye göstermediği ve bu yüzden kıymetinden hiçbir şey eksiltmediği... Ve biliyorum ki sizin de saklı bir yerinizde bir hafıza kartı. Bu ilk aşk, ilk veda değil.. 'Büyümek' denilen meselenin çöpüne atılan diyetler.. Zaman denilen acımasız, şakası yok büyücüye verdiklerimiz. 'Daha az üzüleyim bu hayatta, daha güçlü olayım' dileğinin karşılığında bizden aldıkları.. Şarkılar daha az ağlatıyor artık değil mi? Çocuksu geliyor heyecanlar? Yapılacak onca ciddi ve önemli şey varken."
Reklam
Son Osmanlılar’ın Vedası
Tarihi yarımada, geçmişinin tüm ihtişamını, günahları ve sevaplarıyla sarıp sarmalıyordu Ahmet Reşat’ı. Onun doğup büyüdüğü, ait olduğu, daracık sokakları nehirler gibi denize dökülen, kızıl asmalarla nefti selvilerin, mor erguvanların süslediği mütevazi evleriyle, ıssız, geniş meydanlarıyla, Müslüman ve Hristiyan mahalleleri birbirine bağlayan köprüsüyle, yaşlı, mağrur ve emsalsiz bir şehirdi bu. Yarın bu saatlerde bir İtalyan gemisi ile şimdi bulunduğu sahilin önünden yavaşça akarak camilerin kalem kalem göğe uzanan minarelerine, eski sarayın kubbelerine son kez bakarak, geride evini, ailesini, bütün akraba ve dostlarını bırakarak sürgüne gidecekti.
Şafak sökmeden kalkardım onun açılışını gözlerimle görebilmek için. Güneş üzerime doğmazdı ve bu alışveriş sürüp giderdi ayrılık olmadıkça. En zirve heyecanları yaşardık, onunla biz... Güneşin şafak sökümü meraklılarını biliyordum önceleri. Romantizmin bütün efsunlarını bulundururdu harcında o... Batış seremonisinin dekorlarına vurgun gönüller de vardır... Aslolan şeyin merak olmadığını geç anladı duygularım. İnsanın dünyaya gelişi, güneşin taze bir gün için şafak söküşü! Bir insanın ebedi yolculuğuna uğurlanışı ve güneşin vedası! Sahi insanın doğumla vedası ya da güneşin dünyayı selamlayıp akşam hüzünlü bir çekiliş stiliyle aramızdan ayrılışıyla ne ilgisi var Japon gülünün? Güneşin doğum anıyla başlar Japon gülünün açış hikâyesi ve gün solduğunda, sabah açılan katmerler pörsüyüp solan yaprakların hüzün rengindeki kefenine sarar kendilerini. İşte o benim gönül iklimlerimin çiçeği... Gün ölür, gün dirilirim ben de onun gibi ne gam?
Sayfa 257Kitabı okudu
"Kâfir düzene çok beddua et ana. Onun yüzünden çok insan İslâm'ı tanımadı. Tanıyanlar tam öğrenemedi. Öğrenenler tam amel edemedi. Beddua et ana, bedduan tüm kâfir düzenlere olsun."
Sayfa 94 - *Afganistan şehidi Bilal Yaldızcı'nın ailesine mektubundanKitabı okudu
Nerede bir şiir yazan görürsen korkma, otur yanına Onun vedası da şiirdir, sevdası da...
Sayfa 116Kitabı okudu
Reklam
Muaz b.Cebel
-18 yaşında müslüman oldu. 2.Akabe biatına katıldı. -Kur’an’ın tamamını ezbere bilen ve Rasulullah’ın kendisinden Kur’an öğrenmeyi tavsiye ettiği dört kişiden biri. -Rasulullah hayattayken fetva verebilen nadir kişilerden.. -İçselleştirdiği ilmi, güçlü imanı, itaatkar yaşantısı ve insanlara marufu öğretme azminden dolayı sahabilerin kendisini Hz.İbrahim’e benzettikleri ve -Rasulullah’ın kendisine “seni seviyorum” dediği sahabi. -Mekke’nin fethinden sonra muallim olarak onun bırakılması -Elçiler yılında (h.9.yıl) hem sayıca fazla olmaları hem de dini öğrenme hususundaki gayretleriyle Rasulullah’ın takdirini kazanan Yemenlilere kadı olarak onun gönderilmesi. -Gönderirken vedası: “Ey Muaz! Bu seneden sonra benimle karşılaşmayabilirsin, belki de ancak şu mescidime veya kabrime uğrarsın.” -Ve bir de müjde: Kıyamet günü alimlerin önünde yürüyecek olması.
'senin içinde çok fazla acı var, bunun benimle ilgili olduğunu düşünüyorum ve bu hiç hoşuma gitmiyor,' dedi. Veda etmeye çalışıyordu ve onun vedası bile tamamen kendi üzerindendi. Benim yirmi sekiz yıllık tüm yaşamımın, beni oluşturan beni ben yapan genetiğimin, anne-babamın, kültürümün toplamını silmiş, acılarıma bile bir tek kendini özne yapmıştı. Oysa hayır. Hayır demek isterdim ona. 'sen bir sonuçtun sadece. Sen benim acılarımın nesnesiydin. Özne benim aslında!'
Sayfa 137Kitabı okudu
"Ölüm Hakk'tır, sevgi baki.." O değil de Sefer çok Seferce ölmedi mi? Yani sağlam öldü. Ölmenin sağlamı olur mu demeyin, olur. Ölmeyi de hak etmek lazım. İçinizi tekrardan parçalamak gibi olmasın ama Sefer’in mükemmel vedasını da şuracığa bırakıyorum, ne kadar Seferce olduğunu bir kez daha görün diye. İçimizi en çok acıtan ölümler diye
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.