''Sevdiğin biri ölünce; içinde kırk mum birden yanarmış'' diye söze başladı... Fısıldayarak devam etti: ''Her geçen gün, içindeki o kırk mumdan biri sönermiş... Kırkıncı güne gelindiğindeyse o son kalan mum hiç sönmez, sen ölene değin içinde hep yanarmış.''
" Hiç şiir okumamış gibi kötüsünüz! "
Biliyoruz ki karanlık ne kadar çökerse çöksün, sonrasında gelecek olan, her zamankinden parlak ve çılgın olacak.
Sayfa 242Kitabı okudu
babam haylaz ve bazen biraz kaba denebilecek kadar soğuk bir adamdır.
pek sohbetimiz olmamıştır. dün geceye kadar. 30 yıllık büyüyü bozdu.
hala heyecanlanıyorum söylediklerini düşündükçe.
zeki müren dinliyordu, bir duble de rakı koymuş hafiften demleniyor. oo dedim üstadım bir tek de ben atayım. güldü gel dedi ki hayatta demez, tek içer hep
Kötü şakalarını, karamsar düşüncelerini ve acımasız gerçekliğini seviyorum. Beni delirtene kadar konuşmanı ve etrafında olduğumu anladığın her an gözlerindeki bakışın dahi değişmesini."
Dawson, Ada'nın elini tutup avucundan öptü. Parmağını burun çizgisinde kaydırırken Ada keyif içinde gözlerini kapatmıştı.
"Hayattan zevk alan her bir yanını seviyorum."
Ephesus yayınları
“ Özgürlük, yalnız kalabilmeye denir.”
Sayfa 174Kitabı okudu
Okullarda neden bir özgüven ya da bir özsaygı ögretmeni yok?
Kendine yetmek diye bir dersi, müfredata sence niçin koymadılar?
Üstünde tepinip duranların senin çaresizliğinden yararlandıklarının farkına varmayasın diye olabilir mi?
Sorgulamayı anormalleştirip, itiraz edemeyesin diye olabilir mi?
Sayfa 250Kitabı okudu
İlk kez aşağıdaki manzara yerine beni seyrediyordu. “Kanatlar sana yakışıyor,” dedikten sonra alnımı öptü.
O anda rüzgâr bile çok soğuk gelmedi.
Sayfa 482 - DexKitabı okudu
“Senden aşırı hoşlanıyorum.”
Beni yeniden öptü, bu kez daha büyük bir tutkuyla.
“Güzel,” diye fısıldadı.
“Ben de senden aşırı hoşlanıyorum.”
Sayfa 208Kitabı okudu
Seni seviyorum" desem de, bana "Ben de seni" deme;
bana hiç kimsenin duymadığı alternatif "Ben de seni"ler uydur...
Sayfa 41 - Destek Yayınları/15. baskıKitabı okudu
— Demek buna eminsin?
— Sorduğun şeye bak, buna yüzde yüz emin olmasam seni sever miydim?
Elimi tuttu, beni kendisine doğru çekti, benim ona yaptığım gibi o da benim boynumu öptü
Başparmağı dudağının üzerindeki çukura dokundu.
“Beni bulmak zorundasın,” diye fısıldadı. “Kendin bulmak zorundasın.” Eğilerek bir kez de o onu öptü.
“Nasıl bulacağım?” diye mırıldandı.
“Yolu sana gösteririm, her zaman gösteririm.”
Yaz gelir ve cırcırböceklerinin sesiyle deniz kokusu birbirine karışınca; kısacık bir şortla bir ömür geçirebileceğini zannedersin.
Gençken, Londra'daki ilk ayımda, çingene bir kız bana şarap vermişti. Elamsı bir rengi vardı şarabın, bal gibi de tatlıydı. Bir yudum aldıktan sonra kız beni öptü, hiçbir öpücükte o tadı alamadım bir daha. Hiçbir şarapta da.
Günaydın! Pazartesi pasajı:
Necib Mahfuz - Yağmurda Aşk
Çevirmen: Ayça Çınaroğlu, Kırmızı Kedi Yayınları, sayfa.119-121
“Bu bir savaşçının ya da sevginin azmi değil,” diye düşünü Marzuk. “Savaşçının taş gibi kalbini saran zırh olmanın dışında aşkın yaşayıp yaşamadığını nasıl bilebilirim ki? Zaten Fitnat’ın âşık olduğu kişi artık