On yedi yaşında hayalleri ve umutları elinden alınan bir çocuktum. Mutsuzdum. "Mutsuzluğumun sebebi ne olabilir?" diye sürekli düşünüyordum. Liseye başladığım yıl, birçok Türk babasının oğullarını okula motive etme amaçlı söylediği, "Okumazsan seni sanayiye veririm" sözünü babam da beni motive etmek amacıyla söylemişti. Genelde
‘’Benim boynum hep böyle bükülü mü ka-
lacak / Her hasretin içinde kavgası mı olacak / Bak halime
arkadaş yaşarken ölmüşüm ben / Belki çare var ama beni
nerden bulacak / Gayemiz yaşamaksa acı çekmek mi lazım
/ Çaresizlik peşinde hep adım adım / Bazen isyan ettiysem
hakkım değil mi / Bu dünyada gülmek için ölmek mi lazım /
Ben yanılmam arkadaş sen de bizdensin / Bizim gibi meçhule
gidenlerdensin / Bu dertler böyle bitmez düşünme derin derin
/ Hayat böyle arkadaş beteri var beteri / Her darbede öldü-
ren aşkın kurbanıyız biz / Türlü dertler içinde büküldü hep
belimiz’’
Kubat: “Seni Allah kadar sevdim.”
Nükhet Duru: “Sen gördüğüm en son ilahsın.”
Edip Akbayram: “Dertlerin kalkınca şaha, bir sitem yolla Allah’a.”
Mahsun Kırmızıgül: “Sevdim seni Rabbim kadar.”
Orhan Gencebay: “Kaderin böylesine yazıklar olsun.”
Yıldız Tilbe: “Sensiz ölürüm cennette.”
Grup AF: “Yaradan’ın boş vaktine gelmiş.”
Muazzez Abacı:
‘’…Sen bizi evde bekliyorsun diye işimizde gevşeklik gös-
teririz. Belki canımız evden çıkmak istemez bile. Çekilmez bir
tatlılık duygusu içimizi sarar. Eski öfkelerin acısını unuturuz.
Sen de bu oyundan, günün birin de bıkarsın. Çünkü kadınlar,
uzun süre oyunlarla oyalanamazlar, çünkü gerçekçidirler. Bir
gün bizi eski horgörülmelerimizle, aşağılanmalarımızla, hiçe
sayılmalarımızla, adamdan sayılmamalarımızla, haklı ya da
haksız küçük görülmelerimizle ve daha kötüsü bütün bunla-
rın intikamını alamamış olmalarımızla baş başa bırakıp gi-
dersin.’’
Ben yokluğu yalnız bende sanırdım,
Meğerse ne yokluk çekenler varmış.
Derdimi herkesten fazla sanırdım,
Dert ile yaşarken ölenler varmış.
Ey gönlüm sen benden neler istiyorsun?
Mutluluk yetinmektir bunu bilmiyorsun
Gencebay’ın ilk çalışmalarından
bambaşka bir yerde konumlanan Bir Teselli Ver şarkısının
hikayesini ise kendi şöyle anlatıyor; ‘’...Sonunda geldik Bir
Teselli Ver’e. O benim beşinci 45’liğimdi. Dedim ki ‘yahu ben
nasıl adamım’, Rabbim bize bir nimet veriyor, bunlar birer
nimettir, bunlar güzel şeylerdir, ben bunlara gereken saygıyı
göstermiyorum; yapmam, etmem diyorum dedim; ben ayıp
ediyorum, bu bir saygısızlıktır dedim, bundan sonra ciddi
olayım madem, böyle bir nimet, değerlendirme var, böyle bir
ilgi var; Bir Teselli Ver’i bu duyguyla yaptım. İlk defa en ciddi
olduğum çalışmayı bu şekilde yaptım ve Ortadoğu, Kafkaslar,
Balkanlar, Orta Asya, Dünya’nın birçok yerinde ilgi gördü ve
onunla ünlendik açıkçası.’’
Küfür sözleri her yerde küfürdür. Şarkılarda, türkülerde geçse bile. Özellikle de topluma mal olmuş kişilerin söylediklerine, yazdıklarına daha dikkat etmesi gerekir. İşte şarkılarda geçen küfür nitelikli bir kaç örnek...
Kubat: Seni ALLAH kadar sevdim.
Mahsun Kırmızıgül: Sevdim seni Rabbim kadar.
Orhan Gencebay:
Kaderin böylesine yazıklar
Hayatı tam olarak Orhan Gencebay "Batsın Bu Dünya" şarkısının remixi şeklinde yaşıyorum. Bir elinde halay mendili tey tey, diğerinde gözyaşı silme mendili. Birde burnunu sıkıp şarkıyı söyleyince çok xoş ve eşsiz yorumlamış oluyorsun. Ayıptır sorması bizim buranın halayı kaç adımdı 3 müydü, 4 müydü? Bu cahillik hep düğün sevmiyorum diye!
🕺🕺🕺😭😭😭🕺🕺🕺
youtu.be/a1FhhWj2uDs
Filmde Orhan Gencebay, Orhan adlı fakir bir genç balıkçıyı canlandırıyordu. Ona hamilik eden ve vefa duygusuyla bağlı olduğu zengin bir kötü adam vardı. Onun daha da rezil ve şımarık oğlu ve arkadaşları, daha ilk filmini çeviren Müjde Ar'a, biz de iyice görelim diye üstünü başını açarak, acımasızca ve uzun uzun tecavüz ederlerken, sinema sessizleşti. Hamisi bunu emrettiği ve o da vefalı olduğu için, Orhan olayı örtbas etmek zorunda kalıyor ve Müjde'yle evleniyordu. Bu sırada Gencebay "Batsın bu dünya!" diyerek, onu bütün Türkiye'de meşhur eden şarkıyı acı ve öfkeyle bir kere daha söylüyordu.