Benim büyük teorisyenlerinin ve eylemcilerinin ne söylediğini eksiksiz bir şekilde dinlemeye çalışanlar belki de artık Ortadoğu'nun kalbinde yükselen eylemcilerin özellikle de kadınların sesine de kulak vermelidir. Malalai Joya'nın mücadelesi hem Ortadoğulu kadınların asırlık mücadelesinin sembolü hem de tüm dünyadaki kadınların mücadelelerine ilham kaynağı olarak görülmesi gereken bir direniş olarak karşımızda duruyor.
Sayfa 29
"Kalbi hiç sıtma görmemiş Ortadoğulu erkek gülümsemesi. Gücünü yumuşak kalpli, sevilmek için hep daha fazlasını yapması gerektiğine inandırılmış kızlarda deneyecek erkeğin gülümsemesi."
Reklam
"Ortadoğulu kadınlar" ya da "Müslüman kadınlar"ın popüler feminist tartışmaların konusu (ve elbette tarafı) olduklarını biliyoruz. Bu konuda Deniz Kandiyoti'nin (1997) bir eleştirisini hatırlamak uygun olur: "Müslüman toplumlardaki kadınlara ilişkin çalışmalar, devletin rolünü ve İslam'ın konumunun ne ölçüde devlet politikaları tarafından belirlendiğini gözardı etme eğilimindedir." Aslında Ortadoğulu (ya da Müslüman) kadınlara ve bu kadınların içinde yaşadıkları kültürlere ilişkin tartışmalar, Abu-Lughod'un bizi uyardığı gibi, kültürleri (burada "Ortadoğu kültürü" ya da "İslami kültür") homojen, kendi içinde tutarlı ve zaman dışı gerçeklikler olarak ele almanın örnekleri olarak da düşünülebilir.
-Biz Ortadoğulu bir arap toplumuyuz... Kadınların geleneksel rolleri var, değiştiremeyeceğimiz eski bir bakış var. Ama erkekler kadar kadınlardan da tepki alıyoruz. Kadınlar da değişmek istemiyor.
Ortadoğu erkeklerinin, izlemesi iç gıcıklayıcı, sevince sadece acı veren o şımarıklığı... Ah! Nasıl da hak ediyor her şeyi. Bir insan yeterince sevilirse böyle bir şey oluyor demek ki... Acaba kendini kime bahşedecek? Tembel tembel bunu düşünüyor gibi. Ya da lütfedecek mi acaba?.. Biliyor, ömrü boyunca sevilecek, hiç terk edilmeyecek, hiç haddi bildirilmeyecek, hep affedilecek, hep beklenecek, bir parça sevgi talep edilirse hemen sıkılıp boğulduğunu söyleyip gidecek. Bunun ödülü olarak, onun daha iyisini hak ettiğini düşünen başka kadınlarca sevilecek. Böyle sere serpe var olmak nasıl bir şey, bu cânım kızların hiçbiri ömrünce bilemeyecek. Bütün bu genç kadınlar, hepsi, birbirine onun gibi bir adamı sevmenin ne tatlı ve ne acı olduğunu anlatacak. "Ne zalim" diyecekler onun için, şımarık, bencil, alçağın teki ve sonunda "bir oğlan çocuğu" deyip affedecekler, yine sevecekler. Her şeylerini alacak, geriye hiçbir şey vermeyecek, sonra belki -eğer yeterince sebat edersen- gülümseyecek bir kez daha. Hoop... Yeniden her şey ayaklarına serilecek. O yüzden işte, tam bunları yaşayacağından emin biri gibi gülümsüyor. Kalbi hiç sıtma görmemiş Ortadoğulu erkek gülümsemesi. Gücünü yumuşak kalpli, sevilmek için hep daha fazlasını yapması gerektiğine inandırılmış kızlarda deneyecek erkeğin gülümsemesi.
Sayfa 129Kitabı okudu
468 syf.
7/10 puan verdi
Özellikle Türkiye'de son dönemlerde daha çok sıklaşan Güney Asyalı kaçak göçmenlik olgusu ve bu halklara ilişkin fazla idealize ve pesimize edilmiş yargılar beni bu kitabı okumaya ve bu halkların tarihi hakkında en azından bir görüşe sahip olmaya sevk etti. Kitabın bir başka örneği olmaması da Albaraka Yayınları'nın yaptığı işe çokça
Keşifler Çağında Hint-İran Seyahatleri, 1400-1800
Keşifler Çağında Hint-İran Seyahatleri, 1400-1800Sanjay Subrahmanyam · AlBaraka Yayınları · 20211 okunma
Reklam
42 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.