Kendimi örüm­cek ağı üzerindeki yağmur damlası gibi hissediyordum ve kayıp düşmemek için dikkatli davranıyordum.
Sömürgeciyle sömürülen arasındaki ilişki fiziksel kütle iliş­kisidir. Sömürgeci sayı olarak fazla olan hasmına karşı kendi gücünü öne sürer. Sömürgeci teşhircidir. Güvenlik endişele­riyle, sömürge halkına “Burada efendi benim”i yüksek sesle hatırlatır. Sömürgeci, sömürge halkında dışarıya çıkmasına izin vermediği öfkeyi canlı tutar. Sömürge halkı sömürgecili­ğin sık dokunmuş Örümcek ağı içine sıkışmıştır. Ama sömür­ gecinin içsel olarak sahte bir duyarsızlaşmaya ulaşabildiğini görmüştük. Sömürge halkının kas gerilimi dönem dönem ka­bileler, klanlar ve bireyler arası kanlı kavgalarda patlar
Reklam
VAHDET-İ İTİKAD DAHİ, VAHDET-İ İÇTİMAİYEYİ İKTİZA EDER.
Evet tevhid-i imanî, elbette tevhid-i kulûbü ister. Ve vahdet-i itikad dahi, vahdet-i içtimaiyeyi iktiza eder. Evet inkâr edemezsin ki: Sen bir adamla beraber bir taburda bulunmakla, o adama karşı dostane bir rabıta anlarsın; ve bir kumandanın emri altında beraber bulunduğunuzdan arkadaşane bir alâka telakki edersin. Ve bir memlekette beraber bulunmakla uhuvvetkârane bir münasebet hissedersin. Halbuki imanın verdiği nur ve şuur ile ve sana gösterdiği ve bildirdiği esma-i İlahiye adedince vahdet alâkaları ve ittifak rabıtaları ve uhuvvet münasebetleri var. Meselâ: Her ikinizin Hâlıkınız bir, Mâlikiniz bir, Mabudunuz bir, Râzıkınız bir.. bir bir, bine kadar bir bir. Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir.. bir bir, yüze kadar bir bir. Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir.. ona kadar bir bir. Bu kadar bir birler vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti iktiza ettiği ve kâinatı ve küreleri birbirine bağlayacak manevî zincirler bulundukları halde; şikak ve nifaka, kin ve adavete sebebiyet veren örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz ve sebatsız şeyleri tercih edip mü'mine karşı hakikî adavet etmek ve kin bağlamak; ne kadar o rabıta-i vahdete bir hürmetsizlik ve o esbab-ı muhabbete karşı bir istihfaf ve o münasebat-ı uhuvvete karşı ne derece bir zulüm ve i'tisaf olduğunu; kalbin ölmemiş ise, aklın sönmemiş ise anlarsın!
Sayfa 8
Dünyadaki herkes yalnız gibi görünse de hiç kimse yalnız değil. Hepimiz gözle görünmez bir örümcek ağı gibi birbirimize bağlıyız.
Sayfa 395Kitabı okudu
Kanun, eski Yunan'dan veri " büyük sineklerin yırtıp geçtiği, küçüklerin takılıp kaldığı bir örümcek ağı" Avrupalı için.
Halife Çürük Çıkarsa Din elden gider mi?
Bugün siyasi çatışma ortamında, dinden yana endişe duyanlar gibi o zamanlar da insanlar dini koruma adına siyasi otoriterliğin gerekli, en azından mecbur kalınan bir şey olduğunu sanıyorlardı. İşte onlara karşı Bediüzzaman demişti: "İnkilab-i siyasî cihetiyle dininden havf eden adamın, din- de hissesi, beytü'l-ankebut gibi zayıf düşmüş cehalettir, onu korkutur; taklittir, onu telâsa düşürttürür. Zira itimad-ı nefsin fikdanı ve aczin vücudu cihetiyle, saadetini yalnız hukûmetin cebinden zannettiğinden; kalbini, aklını da hukûmetin kesesinden tahayyül eder, korkar." Yani, siyasi bir değişim olunca veya çok itimat edilen halife çürük çıkınca din elden gidecek diye korkan (ve yine dinin bekasının birilerinin iktidara gelmesi yahut iktidarda kalmasına bağlı olduğunu zanneden) adamın dindeki hissesi örümcek ağı gibi zayıf düşmüş bir cehalettir ki onu korkutur ve taklitçiliktir ki onu endişelendirir. Öyle insanlar kendi kendilerine güveni olmayan ve kifayetsizliğinden dolayı mutluluk ve selametini hükümetin cebinden zannedenlerdir ki kalp ve akıllarını da hükümetin kesesinden bilirler.
Sayfa 41 - Avesta
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.