Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"bakışlarının altında gerçekleşen, benliğinin hiçbir parçasıyla beni tanımadığını, hayatından benim hayatıma, isterse bir örümcek ağı kadar incecik olsun, hiçbir hatıranın uzanmadığını gösteren o uyanış, gerçekliğin uçurumuna ilk yuvarlanıştı, kaderime ilişkin ilk sezgiydi."
Sayfa 27 - İş Bankası Kültür Yayınları, 15.basım-Eylül 2017, Almanca Aslından Çeviren: Ahmet CemalKitabı okudu
O kadın, dünyanın bir noktasından beni terk etti ama biz görünmeyen ve uzun bir iple bağlıyız. Örümcek ağı gibi ince ve parıldayan ama kopmayan bir ip. Ben o ipin peşinden yolculuğa başladım. Karanlığı yararak, dökülen yıldızlara bakarak.
Reklam
Kitabı kapadı ve koltukta öne doğru eğildi.Simdi "canavarı" gördüğüm sırada benim durduğum konumdaydı. "Ah işte gördüm!" diye haykırdı. "Tepenin yamacına yeniden tırmanıyor .Gerçekten ćok ilginç bir yaratık,fakat düşündüğün kadar koca ve uzaklarda değil.Aslında uzunluğu bir milim ve gözümden bir buçuk milim uzaklıkta duruyor .Pencere kanadından sarkan bir örümcek ağı ipliğine tutunmuş,titreye titreye yukarı çıkıyor."
Eğer oturma odasında bir ceset bulsaydım, ne yapardım? diye mırıldandı kendi kendine.
Reklam
Her şey dilsiz ve sessizdi; her ses, kuşların kanat çırpışı, dökülen yaprakların hışırtısı insanı büyük bir gürültüymüş gibi korkutup ürpertiyor, sonra yine o kaskatı sessizlik, donakalmışlık başlıyordu. Tüm toprağı, her şeyi saran sessizlik insanın içine doluyordu. İnsanda en arı, en ince düşünceler de böyle anlarda doğuyor sanki; ama bunlar örümcek ağı gibi saydam, uçucu, ele geçmez, söze dökülmez şeyler oluyor… Bu düşünceler insanın ruhunu üzüntüden yakıp tutuşturarak, onu aynı anda hem yatıştırıp hem de rahatsız ederek, kayan yıldızlar gibi bir an parlayıp kayboluyorlardı ve ruh kaynayıp eriyor, hayatımız boyunca koruyacağı kesin biçimini alıyor, kişiliği oluşuyordu.
Sayfa 139 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 13.BasımKitabı okudu
Bir beden bir bedene rastlayabilir mi, yaşama döndüyse...
Dünyada olup biten her şey zaten yeterince ciddi ve sıkıcı. Ben eğlenmeyi, hayattan zevk almayı seviyorum ve çevremdeki herkesin de eğlenmesini, yaşamın zevkini çıkarmasını istiyorum.
Sayfa 16 - Altın KitaplarKitabı okudu
Anneannemin evinin altındaki ahırda iki ineği vardı. Sık sık ineklere yem vermek, süt sağmak filan gibi bahanelerle hep birlikte ahıra iniyorduk. Ashnda bütün işi on iki yaşındaki büyük ablam yapıyor, biz de oralarda oyalanıyor, samanların üzerinde yuvarlanıyor, arada bir de ablamın sağdığı sütü içiyorduk. İnekleri hem seviyor, hem de onlardan korkuyorduk. İkisi de çok büyüktü. Bir de sinekler vardı. Ahırın küçük, örümcek ağı tutmuş penceresinden içeri güneş ışığı giriyordu. Bu ışıkta binlerce, milyonlarca toz, bir aşağı, bir yukarı dans edip duruyordu. Bu küçük zerrecikleri görüyor ama ne kadar uğraşsak, atlayıp zıplasak da onları avucumuza alamıyorduk. Biz samanlarda yuvarlandıkça, ışık huzmesinin içindeki toz bulutu hareketleniyor, yeni yeni şekiller oluşuyordu içinde. Anneannemin evi deyince aklıma hep o ahırdaki ışık huzmesi, içinde dans eden toz tanecikleri, iki koca inek, bir de sinekler gelir. İneklerin gözlerine konan, oradaki çapakları yiyen, inekler başını salladıkça kalkıp sonra yine konan pis sinekler. O evde kaç gün kaldık, nerede yatıp kalktık pek hatırlayamıyorum. Zaten anneannemi o son görüşüm üzdü. Biz eve döndükten bir süre sonra öldü kadıncağız. Oysa pek hasta gibi de görünmüyordu. Annem, “Hep babanızın yüzünden, kadıncağız kahrından öldü,” demişti. Annem yerine, kahrından ölen anneannem olmuş, bu yüzden annesiz kalmamıştık.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.