Osmanlı’da bir kadının bir erkekle beraber görülmesi asla normal sayılmamıştır. Bu ortamda hovardalar, kadını bırakıp her yerde kolayca birlikte olabilecekleri erkeklere yönelmişlerdir.
Sayfa 118Kitabı okudu
ataerkil yapıyı yürüten anaerkil düzen
Ayrıca Valide Sultanlar, Osmanlı Hanedanı’nın devamı konusunda da sorumluluk sahibi idiler. Bu sebeple çocuklarının cinsel ilişkilerini kontrol altında tutabiliyorlardı. Valide Sultanlar oğullarını saltanatı devralacak şekilde hazırlarlar ve onlara yol gösterirlerdi.Böylece hanedanın kuşakları arasındaki ilişkiyi denetim altında tutan, hanedan tehlikeye düştüğünde sürekliliğini sağlayan Valide Sultanlar, bir tür anaerkil otorite sahibi oldular
Reklam
İranlılar gösterişi pek severdi 1567 yılında Edirne’ye gelen bir heyet 700 kişi ve 1700 deve hediye getirerek Osmanlıya gösteriş yapmak istemişti. Kafilenin başında Sultan Han denilen aydın bir komutan bulunuyordu. Yine gösterişe pek meraklı olan Sarı Selim, Şemsi Paşa’yı elçiye teşrifatçı olarak atadı, o da Osmanlı imparatorluğunun büyüklüğünü göstermek için seçme insanlardan oluşan askerlere renk renk elbiseler giydirmiş ve altınlı gümüşlü parıldayan silahlar vermişti. Elçi , bu haşmetli kıtayı görünce Şemsi paşaya döndü ve “ İşte gerçekten gelin alayı!..” dedi. Bu sözlerde bir takdir hissi olduğu gibi, Türk askerini kadına benzetmek gibi bir mana da vardı. Fakat nükte yapmakta kendisinden asla aşağı olmayan Şemsi Paşa: “ Evet “ dedi “ Çaldıran’da gelinlerini aramaya giden asker işte bu askerdir.”
Sanayi Devrimi sonrası
“... Osmanlı Devleti’nde sınıflar-arası mücadele yerine egemen sınıfın kendi içinde mücadele başladı. Osmanlı egemen sınıfı içinde çeşitli çıkar ve fikir birliği grupları oluştu. Kimileri, en genel hatlarıyla, Batıcı-Islahatçı-Liberal, kimileri, Osmanlıcı-Statükocu-Radikal ve İslamcı çizgiyi benimsediler. Saray ve çevresi ise, İmparatorluğu ayakta tutabilmek için yerine ve zamanına göre bu görüşlerden birini ya da birkaçını benimseyerek uyguladı...”
Sayfa 95 - Anahtar KitaplarKitabı okudu
"Anadolu kadını ","Osmanlı kadını " ,"Müslüman Türk kadını "tabiriyle aynı anlama gelen kavramlardır. Islam'ın kazandırdığı hayâ ve edep duygusuyla,Türk Milletine has ciddiyet ve otorite,Anadolu kadınında tecessüm etmiştir. İnanç ve ibadetin nuru yüzüne vuran,bilgi ve görgüsüyle erkeğine yol gösteren,gerektiğinde erkeğin görevlerini de üstlenen vakur duruşlu kadınlara "Osmanlı Kadın " deriz. Bütün dünyanın hayranlıkla izlediği ve gıpta ettiği sağlam aile yapımızın temelinde,işte bu Osmanlı kadının veya Anadolu kadının asaleti ve fedakârlığı vardır.
Geleneksel üretim biçimi ile şekillenen toplum­larda iktisadi faaliyetler ayrı bir çalışma sahası olarak değil toplum yapısı ile bütünleşmiş birer faaliyet alanı olarak bulunmaktaydılar. Bunun sonucunda ise haya­tın bütününden koparılmamış bir üretim-tüketim den­gesi sağlanmaktaydı. Bu 'hayatla bütünleşmiş iktisat' anlayışı klasik dönem Osmanlı toplumu için de geçerliydi. Toplumda en yaygın üretim ve tüketim birimi aile idi. İktisadi faaliyetlerin aile gereksinimi esas alınarak gerçekleş­tirildiği bir ekonomik çabanın sonucu olarak aile baş­lıca üretim ve tüketim sahası idi. Toplumsal üretim ve tüketim faaliyetlerinin merkezinde aile yer alıyordu. Dolayısıyla aile bireyleri de bu toplumun en küçük üretim biriminin elemanları durumundaydılar. Kadın ise gerek toplumsal açıdan gerek iktisadi faaliyetler açısından bu üretim biriminin merkezinde yer alı­yordu. Bunun sonucunda geleneksel üretim biçiminde kadının iktisadi faaliyet alanlarından dışlandığını veya bu alanlarda yeterince yer alamadığını düşünmemiz mümkün olmaz.
Reklam
294 öğeden 221 ile 230 arasındakiler gösteriliyor.