Asırlık arayış. Ah bir layıkıyla temsil edilsek. Duysa bizi Avrupa, anlasa kıymetimizi Amerika. Ha edebi bir kitap, ha yerli malı kot pantolon tanıtımı, ha bir pop konseri, ha yöresel kıyafet defilesi, ha Örovizyon şarkı yarışması, hiç fark etmez... Yeter ki temsil edilelim, görsün Türk kadınını Batı dünyası. Ama öyle her Türk kadını, "Türk kadını" olamaz. Herkes giremez bu kulüpten içeri. Modası geçmiş kelimeler... Bir anlasam ne vakit kim karar verir kelimelerin ölme vakti geldiğine. Kelime çektirmek diş çektirmek gibidir, sancılı. Bir kelimeyi çektirdiniz mi dilden boşluğu kalır geride. Çok kelime çektirdiniz mi dilden, ağzınızda diş kalmaz, konuşamaz olursunuz. İngilizcede binlerce kelimeyle kendini ifade etmeyi öğrenen bir lise öğrencisi Türkçede bunun epi topu üçte biri, dörtte biri kadar kelimeyle idare ediyorsa, yaşadığı sokakların isminin ne anlama geldiğini dahi bilmeyen kuşaklar varsa İstanbul'da, Osmanlıca addedilen kelimelerin tınısını işitemeyecek kadar sağırlaşmışsa kulaklar modernleşme adına, kültür ve dil akamıyorsa bir kuşaktan bir kuşağa, sol görüşlü aydınlardan sağ görüşlülere, sağ görüşlü aydınlardan sol görüşlülere deveran edemiyorsa kelimeler ya da kavramlar... Ve o muazzam, katman katman açılan tasavvuf külliyatı "derviş merviş işleri" diye bir kalemde çizilebiliyorsa, soldakiler tasavvufu hor, sağdakiler ise kendi tapulu mülkleri olarak görüyorsa, ukalalık, dışlamak ve mülkiyetperverlik böylesine kök salmışsa, cahil bu kadar cesursa... Ben "modern Türk kadını" bu yapının neresini temsil edeceğim?
Sayfa 78 - E-PubKitabı okudu
"Ülkenin asırlık âdet ve ananeleri ile dini hükümleri her seviyedeki kadını koruduğu için, Osmanlı’da ne iğfal edilmiş kız hikâyeleri, ne sokakta bulunmuş çocuk, ne düello, ne de intihar var…”
Sayfa 16 - Hayat yayınevi
Reklam
De Amicis: “Türk kadınına umumiyetle bir şövalye kibarlığı ile hürmet edilir. Osmanlı’da kadın hürdür ve ‘köle’ olduğunu söyleyenler alay edilmeyi resmen hak etmiştir. En çok dikkatimi çeken şey, kadının şahsiyetli, hür davranışlı ve son derece modern bir kıyafette oluşudur.”
Sayfa 70 - PDF
Osmanlı’da rütbelerin sahipleri bu makamlarda bâki değildir. En yukarıya çıkan bile hep orda kalacağım derdinde olmamıştır.Vazife mukaddestir ve tayinler ecel gibi gelir. Bir yerde uzun süre durulmaz. Yönetim kimsenin bir yerde yıllarca kalıp kokuşmasını istemez. Uzun süreli kalınan yerlerde kadim dostluklar ve kadim düşmanlıklar zuhur eder. Her kişinin elindeli anahtar her kalbi açamaz.
ZÜR'E'FA yani Osmanlıcada lezbiyen anlamında kullanılan sözcük, partner arayan bazı lezbiyenlerin, o dönem beyaz gömlek ve fular takarak bekar olduklarını belli etmeye çalışmalarından doğar. ''Zürefanın düşkünü beyaz giyer kış günü'' diye, çok anlamlı bir deyim vardır. Bu bağlamda Zürefanın düşkünü, sanılanın aksine bir kadındır ve bir kadının bir kadını arayışını ifade etmektedir.
Sayfa 188 - Lopus Yayınları
De Amicis: “Türk kadınına umumiyetle bir şövalye kibarlığı ile hürmet edilir. Osmanlı’da kadın hürdür ve ‘köle’ olduğunu söyleyenler alay edilmeyi resmen hak etmiştir. En çok dikkatimi çeken şey, kadının şahsiyetli, hür davranışlı ve son derece modern bir kıyafette oluşudur.”
Sayfa 70
Reklam
295 öğeden 221 ile 230 arasındakiler gösteriliyor.