"Oyunculuk, turneler, yazmak, ticari yatırımlarınızı idare etmek... Oldukça yoğun bir hayat sürdürmüş olduğunuz ortada, ama buna rağmen epey de okumuş olmalısınız.
O okumaları yapmasaydım oyunlarımdan hiçbirini yazamazdım. Kitaplarımı çok severdim. İş arkadaşlarım tavernalarda öğleden sonraki gösterileri izlerken, ben odama çekilir okurdum. Ovidius, Vergilius ve Horatius gibi klasik yazarları hem Latince hem de çeviri olarak okumaktan hiç yorulmadım. Ve tabii ki aralarında Chaucer ve Gower’ın da bulunduğu İngiliz klasiklerini de... Spen-ser ve Sidney gibi daha çağdaş yazarlar ile Halle ve Ho-linshed gibi tarihçileri de okudum. Hiç denizaşırı seyahat etmedim, fakat Boccaccio gibi hikayecilerin çok iyi çevirilerini buldum ve kısa sürede yeterli düzeyde İtalyanca öğrenip Petrarca ve Cinthio’nun asıllarını okudum. Aksi halde Othello’yu yazamazdım."
Kolektif Kitap - Kütüphanem Bir Düklük Kadar Genişti
"Oyunlarınız tüm dünyada yüzlerce dilde hem asıl halleriyle hem de çeşitli uyarlama-larıyla sahnelendi. Hayat hikayeniz defalarca yayınlandı. Oyunlarınız, hayatınız ders olarak veriliyor. İnsanlar sizi büyük bir düşünür ve harika bir oyun yazarı olarak değerlendiriyor.
Neden bahsediyorsunuz siz? Ben nasıl olur da Ovidius veya İkizler adlı eserini Yanlışlıklar Komedyası olarak uyarladığım Plautus’tan daha ünlü olabilirim? Muhteşem Geoffrey Chaucer’den, kendine hayran arkadaşım Ben Jonson’dan veya Deptford’ta hazin bir sonla karşılaşan zavallı Christopher Marlowe’dan bahsetmiyorum bile.
Doğru söylüyorum, sizi temin ederim ki ününüz kimseyle kıyaslanamaz. O yüzden bugün sizinle konuşmaya geldim.
İşte buna içilir!"
Bond Azizesi, Kirtasiyelerin Bakiresi, Xerox Madonnas çı olduğum yasamımda bir ofis çalışanı bana şöylr derdi: "Siz önceden kendi halinde sıradan bir insandiniz, nasil böyle bir dönüşüme uğradınız?” Ben de cevap verirdim: "Evrak çantanın içine bak evlat, mucizeyi orada bulacaksın." Çantasında Ovidius'un Dönüşümler'ini bulur, şaşkına dönerdi. Meleksi bir sesle ışıltılar saçarak rüyasina girer ve ona söyle derdim: "Kitabi oku evlat, sen de bir dönüsümü tecrübe edebilirsin. "
Arapsaçı yani rezene baskın kokusundan dolayı kolay ayırt edilebilen bir bitkidir. Bu bitkinin Yunanca adı "marata"dır. Maraton ovasının dolayısıyla da maratonun adını bu bitkiden aldığı bilinmektedir. Ünlü antik yazarlar, Herodotos ve Ovidius MÖ. 490 yılında bu ovada yapılan Pers-Yunan savaşında tüm ovanın arapsaçı ile kaplı olduğunu belitmişlerdir. Bugün Atina'da yer alan Maraton ovasında MÖ. 490 yılında Persler ile Yunanlılar arasında gerçekleşen büyük savaşta Yunanlılar, Pers ordusunu ağır bir yenilgiye uğratmıştı. Bu güzel haberi imparatora vermek için bir Yunanlı asker Maraton ovasında koşmaya başladı. Ancak 42 km boyunca koşan asker yorgunluktan daha fazla dayanamayarak haberi ulaştıramadan hayatını kaybetti. Bu sebeple maraton koşusu bu askerin koştuğu mesafe olarak yani 42,2 km. olarak koşulmaktadır.