Markopaşa'nın bu sayısında ikinci sayfada yayımlanan "Al Sözünü Geriye" başlıklı yazı, Markopaşa ve yazarlarının yolunu yine adliyeye düşürecektir. Önce yazıyı okuyalım: "Bir perdelik manzum piyes Perde açıldığı zaman bir kongre topluluğu görülür. Solda muhalifler, sağda muvafıklar, daha sağda münafıklar oturmaktadır. Reis
Markopaşa · 3 Şubat 1947 · Sayı: 9 Markopaşa'nın bu sayısı ile kadroya Rıfat Ilgaz da katılmış olmalıdır. Ilgaz, Boğazlayan Ortaokulunda hastalanmış, 2 Ocak 1947'de İstanbul Validebağı Sanatoryumuna gelmişti. Kendi anlatımıyla Boğazlayan Ortaokulundaki görevine başladıktan (2 Kasım 0946'da atanmıştı) bir-iki ay sonra Markopaşa'ya katıldı
Reklam
Yaşasın Ne Kadar Da İdeolojik Yaklaşıyoruz Birbirimize
bazen çok korkuyorum. ama bu; aslanlarımı açıklamama engel olmuyor çünkü fena halde yaraşıyor birbirine gece ve balta ve anneciğim derdi vardı neyin altına giysen olur bir siyah pantolonum şimdi gibi ay! tekhnem dolu müfsidle! bu da caddelerden derviş dervişegelmeme mâni değildir yolları ay bastı mı lambalara koşuyorum ya, bundan bunun için kent
Sayfa 58 - Sel
Çocukluktan beri bana hayvanlara eziyet etmememi, merhametli olmamı öğrettiler; okuduğum bütün kitaplar da bunu öğretti ve sizin kahrolası savaşınızdan zarar görenlere öyle acıyorum ki canım yanıyor. Ama işte zaman geçiyor ve tüm bu ölümlere, acılara ve kana alışmaya başlıyorum; gündelik hayatta da daha duyarsız, daha tepkisiz olduğumu ve yalnızca en kuvvetli itkilere cevap verebildiğimi hissediyorum, ama savaş gerçeğinin kendisine alışamıyorum, esasen akılsızca olan bu şeyi anlamayı ve açıklamayı aklım reddediyor. Bir milyon insan bir yerde toplanıp edimlerine haklılık kazandırmaya çalışarak birbirlerini öldürüyor ve hepsi eşit derecede hasta ve hepsi eşit derecede mutsuz. Delilik değil de nedir bu?
Sayfa 38
Çocukluğumdan beri bana hayvanlara eziyet etmememi , merhametli olmayı öğrettiler; okuduğum bütün kitaplar da bunu öğretti ve sizin kahrolası savaşınızdan zarar görenlere öyle acıyorum ki canım yanıyor. Ama işte zaman geçiyor ve tüm bu ölümlere , acılara , kana alışmaya başlıyorum; gündelik hayatta da daha duyarsız, daha tepkisiz olduğumu ve yalnızca en kuvvetli itkilere cevap verebildiğimi hissediyorum, ama savaş gerçeğinin kendisine alışamıyorum, esasen akılsızca olan bu şeyi anlamayı ve açıklamayı aklım reddediyor. Bir milyon insan bir yerde toplanıp edimlerine haklılık kazandırmaya çalışarak birbirini öldürüyor ve hepsi eşit derecede hasta ve hepsi eşit derecede mutsuz. Delilik değilde nedir bu ?
İnsana onlarca,yüzlerce yıl merhamet,sağduyu ve mantık öğretip,onu bilinçlendirdim diyemezsin,her şeyin bir bedeli var.En önemlisi de bilinç.İnsanlar acımasızlaşabilir,hassasiyetlerini yitirebilir,kan,gözyaşı ve acı görmeye alışabilirler,tıpkı kasaplar,ya da bazı doktorlar ya da askerler gibi;ama hakikati bir kere öğrendikten sonra ondan vazgeçmek nasıl mümkün olabilir? Benim fikrime göre bu imkansız.Çocukluktan beri bana hayvanlara eziyet etmememi,merhametli olmamı öğrettiler;okuduğum bütün kitaplar da bunu öğretti ve sizin kahrolası savaşınızdan zarar görenlere öyle acıyorum ki canım yanıyor.Ama işte zaman geçiyor ve tüm bu ölümlere,acılara ve kana alışmaya başlıyorum;gündelik hayatta da daha duyarsız,daha tepkisiz olduğumu ve yalnızca en kuvvetli itkilere cevap verebildiğimi hissediyorum,ama savaş gerçeğinin kendisine alışamıyorum,esasen akılsızca olan bu şeyi anlamayı ve açıklamayı aklım reddediyor.Bir milyon insan bir yerde toplanıp edimlerine haklılık kazandırmaya çalışarak birbirini öldürüyor ve hepsi eşit derecede hasta ve hepsi eşit derecede mutsuz.Delilik değil de nedir bu?
Reklam
472 öğeden 411 ile 420 arasındakiler gösteriliyor.