Gerçekten, sadece hayatta kalmak veya malları daha fazla biriktirmek için sürekli olarak çalışmak için mi bu âlemdeyiz? Gerçekten öyle miyiz? Amacına ulaşmış olan birçok kişi, aslında hiçbir şeyin değişmemiş olduğunu görüyor. Hep hayalini kurdukları unvana sahip olmuş olabilirler -CEO veya her neyse- ve başkalarının uğruna öleceği kadar kabarık banka hesapları olabilir; ama bunun keyfi nerede? Duygusal uyum nerede? Huzur nerede? Hayallerini izlediler, hatta başardılar ve hâlâ farklı bir şey hissetmiyorlar.
Genç nesli değil, kendinizi suçlayın. Siz nasıl yetiştirdiyseniz, gençler de öyle olacaklar. Gençlere terbiye verdiğinizi söyleyebilir miyiz? Hayır! İşe önce kendinizden başlayın, binayı sonra inşa edersiniz.
Müslüman bir genç nasıl bir yol izlemeli?
Kendini ve tarihini nasıl tanımalı?
Köklerine nasıl inmeli, zirveye nasıl yükselmeli?
Hedefleri nasıl olmalı? Bu uğurda nasıl bir yol izlemeli?
Peki, en önemlisi ise neden bir hatta birden fazla dil öğrenmeli, seyahat etmeli, hem eğitime hem de hayatına dair okumalar yapmalı? Niçin?
*
Kendini bilen
O çocuklar aslında biz yetişkinlerle denktirler, hatta belki de bize örnek olmaya lâyıktırlar. Ancak biz o çocukları kendi isteğimize göre yola koymaya yelteniriz. İsteriz ki olmaz dediğimiz şeyden derhal vazgeçsinler, hiç ısrar etmesinler. Peki biz kendimiz öyle miyiz? Haklılığımızı nereden alıyoruz? Yaşça onlardan büyük ve akıllı olmaktan mı?
Felsefeyi Yaşamak kitaplarındaki metinler haricinde Murat Bardakçı ve Fatih Altaylı'nın programlarına katılan Ahmet Mahmut Ünlü ve Abdulaziz Bayındır gibi zatların da görüşlerini dinledim. Bir türlü verilen cevaplardan tatmin
Teolojik Belirlenimcilik Tanrı her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen olduğundan, olan bitenin önceden O’nun tarafından buyurulmuş ve O’nun bilgisinde olması gerektiği öğretisidir. O halde, eğer Tanrı benim ne yapacağımı ben daha onu yapmadan biliyorsa ve aslında benim ne yapacağımı buyurmuşsa, özgür seçim yaptığımı söylememin pek anlamı kalmaz. Az sayıda Müslüman ve başka hiçbir Hıristiyan ilahiyatçı bu sonucu kabul etmeye yanaşmaz; çünkü bu, Tanrı’nın yasalarına itaat etme ya da etmeme durumunda olacakları öğreten dinlerinin diğer öğretileriyle çelişir.
Sayfa 246 - Ayrıntı Yayınları, (çev. Abdullah Yılmaz)
Hani içinden bir şey gider ya o bir şeyin açılı mı şudur içinden sen gidersin dostlar gider hayallerin gider insanlığın gider hayat denen uzun yolunun kandilini yakarsın puştluğun da ki ufuk çizgindir ne o beklediğin büyük gün gelir nede gelse bile orada sen dahil olmazsın türkü gibisin sen ruhum dağlara koşmak istersin denize tutulmuşsun sen
"Büyümek bu muydu anne? Bu kadar acı mıydı? Sahi bir çocuk neden büyümek isterdi ki ? Tek derdi oyun oynamak olan çocuklardık biz, öyle oyuncaklarda da gözümüz yoktu. Büyüyünce ne olacağını sanıyorduk ki? Bilseydik böyle olacağını ister miydik hiç büyümeyi? Çocukken çok istedik ya büyümeyi; şimdi çocuk olmak istesek olmaz mı anne? Hem o zaman insanlar iyiydi, dostluklar sağlamdı, sevgiler gerçekti. O güzel günlere dönemez miyiz? Söz akşam ezanından önce evde olurum."
Zamanın birinde insanlığın ejderhalara karşı başlattığı savaş, üç ejderha tarafından oldukça kanlı bir şekilde bastırılmıştı. Ejderhaların amansız saldırıları sırasında yeryüzünün mührü kırılmış ve yeraltına hapsolan binlerce yaratık yüzeye çıkmıştı. İnsanlığın neredeyse sonunu getiren bu olayın üzerinden 1000 yıl geçmişti.
Bir adamın yurdunu terk