erkekler genel olarak ne iş yaptığınla ilgilenmiyor veya kazandığın paraya takılmıyor ama kizlar öyle değil ya zengin olacaksın ya da statün yüksek olacak he statün yüksekse zaten zengin olursun, ben paraya değer vermiyorum diyen kız en çok değer verendir bunu da böyle bilin
Lüzumsuz Adam
Sait Faik’in 14 öyküden oluşan kitabı. Öykülerin hepsiyle ilgili bir şeyler yazmasam da, sevdiğim bir öyküyle ilgili -kendime hatırlatma olsun diye- birkaç cümle yazıp incelemeyi tamamlayacağım.
Kitapta sevdiğim ilk öykü; kitabın ortalarında olan “Kaçamak, Papağan ve Karabiber” öyküsüdür. Fatma adında eski mahallesinden kurtulup
“Aslında herkes, herkes hakkında önyargılıdır. Bu akıllı varlıklar olmamızın bir gereğidir. Önyargısı olmayan insan boş kafalı demektir; o ana kadar eline gelen verileri değerlendirememiş insan demektir. Uygar insan ise önyargısının yalnızca bir varsayım olduğunun bilincinde olarak onu her an yeni verilerle kontrole açık tutan kişi demektir. Buna mukabil ilkel insan, öyle veya böyle edindiği, genellikle ezberlettirildiği önyargılarını gerçek kabul edip onları değiştiremeyen insan demektir. “
Bu kitabı okumayı sürekli erteliyordum fakat bir yandan da okuma isteğim vardı. Kapağı ve ismi benim ilgimi çekmişti, hoş duruyordu. Bu sebeple tatlı bir romantik roman okuyacağımı düşündüm. Ne kadar okumak isteğim olsa da nedense elim bir türlü bu kitaba okumak için gitmiyordu ama okusam sevebileceğini düşünüyordum. Ne yazık ki yanılmışım.
Bu gönderiyi alıntılama sebebim.... çok komiksinizzz laaaaa gerçekten....
al sana kaynak
Günümüzde İslam dininin ilk olarak Türklere ne şekilde ve hangi şartlarda geldiği pek bilinmez, bilinmesi de istenmez. Ancak, bu topraklarda yaşayan bir çoğumuzun bilmediği, ya da bilmek istemediği bu tarih, aslında ders diye anlatılan o taraflı tarihi
Türkler için "sıradan" olan şey herhangi bir dine geçmektir. İslamlaşmanın bu bapta olağan dışı bir tarihselliği bulunmaz, sadece sonuçları diğerlerinden çok farklı olduğu için şu anda böyle bir çalışmada konuyu tartışıyoruz.
Gelin şimdi, ders alacağımız o zambağı ve kuşu daha bir yakından izleyelim. Kuş susar ve sabırla bekler; o her şeyin kendi vaktinde olacağını bilir, veya daha doğru su, buna kesinlikle inanır, kuş bu yüzden sabırla bekler; ama gününü ve saatini bilmenin üstüne vazife olmadığını da bilir, onun için susar. Uygun vakit gelince elbet olacaktır, der