Kitabın ismine bakıp ben de çoğu insan gibi çok romantik cümleler,kadın erkek arasındaki ilişkiden bahseden kelimeler bulacağımı sanmıştım ancak hiç beklediğim gibi bir kitap değildi.Romantizmden uzak sevgi kavramını derinlemesine ele alan,bunu yaparken Marx’dan,diyalektikten bile bahseden ve bölüm bölüm ilerleyen bir kitaptı.
Sevgi ne kadar soyut bir kavram olsa da sanatını icra ederken de normal sanat kavramından ayrı tutulmamalı diyor yazar.Bir sanatçı sanatını icra ederken ilmek ilmek nasıl işliyorsa nakışını,boyasını özenle sürüyorsa tuvale ve ciddi emek,zaman harcıyorsa;sevme sanatı da böyle icra edilmeli diyor.
Dinî kökenli bir aileden gelmesi nedeniyle oldukça hümanist yaklaşımları var.En çok beğendiğim noktası ve tespiti;sevmek için egolarımızdan sıyrılmamız,narsizmden uzaklaşmamız gerektiği vurgusuydu.
Bazen de sevdiğimizi zannedip sırf okulda,askerlikte,apartmanda,ailede ve çevrede yalnız kalmama uğruna severmiş gibi yapmalarımız var ki yazar;bu olayı da çok güzel işlemiş.Sırf çıkarlarımız uğruna ve ihtiyaç duyduğumuz,bir ihtiyacımız karşılandığı için sevdiğimizi zannettiğimiz ve “mış gibi yaptığımız”hayat sahnelerini de öylesine güzel yansıtıyor.
Her insan beyni,kalbi ve ruhu bu satırlardan geçmeli diye düşünüyorum bu yüzden sevgiyle ısrar ediyorum okunsun diye.İlgilenenlere keyifli okumalar dilerim.