‘İçtenlik’ üstüne kaynak taradığımızda, bu konudaki araştırmaların kısıtlı sayıda olduğunu görüyoruz. ‘Dürüstlük’ üstüne ise daha fazla araştırma var, yine de çok sayıda değil. Öte yandan ‘ikiyüzlülük’ taraması yaptığımızda, yüzlerce makale çıkıyor. Bu neden böyle? İçtenlik ve dürüstlüğün fazlasıyla öznel, nitel ve deneyimsel olmasıyla ilgili bir
Çokkültürlü Toplum için Kültürlerarası Psikoloji
Çokkültürlü bir toplumun oluşturulması ve sürdürülebilir bir nitelik kazanması açısından, kültürlerarası psikoloji, önemli bilgi ve beceriler sunuyor. Kültürün insan psikolojisi üstüne etkilerine odaklanan kültürel psikolojinin ötesine geçen kültürlerarası psikoloji, en az iki kültürün ele alındığı bir bilgi pratiği olarak karşımıza
Reklam
Fried: Manet veya Aldatıcı Davet
"Amerikalı Üç Ressam" başlıklı metninde Michael Fried, Foucault'nun benimseyeceği bir formül kullanır: "Manet'­den Matisse'e gelinceye dek resim, zamanla, gerçekliği temsil etme görevini bıraktı, içsel sorunlarının bulunduğu yere yönelttiği dikkatini artırdı." Fakat Fried'in aklındaki iç­sel sorunlar tam olarak Foucault'nun ilgilendikleri değildir. Foucault resmin Rönesans'tan bu yana maddiliğini gizlemeye çalıştığı fikrini vurgularken, Fried özellikle ilgilendiği Fransız geleneğinin, 18. yüzyılın ortasından beri amacını, yani bir seyirci baksın diye yapıldığını gizlemeye çalış­tığı fikrini vurguluyordu. Fried'e göre, Manet'nin modernliği, resmin düzanlamlılığını keşfetmiş olmasına dayanmıyordu. Düzlüğün de sanatının belirleyici özelliği oldu­ğu söylenemezdi. Dolayısıyla, Fried'in bu metni her ne kadar Greenberg'ün modernizm analizi geleneği çerçevesinde kaleme alınmışsa da, tam da resmin etkileri meselesini konu etmesiyle ayrı bir yer edinir. Sanat tarihinin bu dönemini özgün ve verimli bir açıdan, tablo ile seyircisinin ilişkisi açısından ele alır.
Aslında, hepimiz her gün birçok düşünceyi özgür bırakı­yoruz: Hocalar, filozoflar, incelemeler kaleme alan lise ya da üniversite öğrencileri; siyasetçiler, gazeteciler ve daha birçokları, zamanlarını sözcüklerle oynayarak geçiriyorlar ve çoğu kez, dü­şüncelerini bilerek ya da bilmeyerek salıveriyorlar.
Bir yazarda olması gereken tek şey taşak değil. Ne de çocuktan arınmış bir mekan. Hatta ne de, doğrudan verilere dayanarak söylersem, kendine ait bir oda, gerçi karşı cinsin ya da en azından onun evdeki temsilcisinin iyi niyeti ve işbirliği gibi bu da müthiş bir kolaylık sağlar. Ama bunlar olmasa da olur. Yazarda olması gerek tek şey bir kalem, bir miktar da kağıttır. Bu yeterli. Yeter ki, o kalemin ve kağıt üzerine yazdıklarının tek sorumlusunun yalnızca ve yalnızca kendisi olduğunu bilsin. Bir başka deyişle, özgür olduğunu bilsin. Tam özgür olmadığını. hiçbir zaman tam özgür olmadığını. Belki çok kısmen. Belki yalnızca bu tek edimde., bu kurtarılmış an, yazan bir kadın olarak zihnin gölünde avlanırken. Ama burada sorumlu, burada özerk, burada özgür.
Sayfa 131Kitabı okudu
"Söz özgürlüğüne karşı yasa ve  yasaklarla dili, sansürle kalemi, kıskançlığı sevecenlikten daha iyi sayan bir ahlâkla sevgileri bağlanan; çocukluğu davranış kuralları içinde, gençliği katı bir gelenekçilikle geçen insan, kendisini engelleyen dünyaya karşı öfke duyacaktır. Bu öfke, elleri kollan bağlanan çocuğun duyduğu öfkenin aynıdır. Böyle insan yıkıcılığa döner; yaratılışına ve koşullara göre bir ihtilâlci, bir savaş yandaşı ya da işkenceci bir törebilimci olur. Daha iyi bir dünya yaratacak insanlar yetiştirm ek bir duygusal psikoloji sorunudur; bu, özgür düşünceli, mutluluğa eğilimli insanlar yetiştirm ek sorunudur. Bu sorun bilimin gücü dışında değildir. Yokluğunu duyduğumuz şey güç değil, istemdir."
Reklam
489 öğeden 171 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.