Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Toplum 18. Yy.a kadar erkeklerin güç algısı üzerinden yönetiliyordu. Ama özgürlükle beraber toplumu yönetebilecekleri daha kolay bir yöntem buldular. 'Kadınlar'. Büyük sermaye sahiplerin toplumun tüketim alışkanlıklarını her zaman yönlendirmek isterler, çünkü büyük sermaye sahibi olmak bunu gerektirir. Bunu yaparken eskiden, erkeklere daha fazla güçlü olmasını vaad edecek şeyler pazarlardı. Amerika kıtasına giderek orada zengin olabileceği vaadiyle bütün sermayesini gemi şirketlerine yatırdı çoğu. Amerika yeni keşf edildiğinden orada büyük fırsatlar var denmişti. Fakat oraya gidenlerin çoğu özgür piyasanın zorlu şartlarından dolayı büyük balıklara yem oldu. Şimdi de durum pek değişmedi. Ama artık erkekleri güç üzerinden değil kadın üzerinden yönetiyorlar. Ee kadınlar da tarih boyunca çoğunlukla hep bir araç olarak kullanılmaya mahkum kaldı. Hala da öyle. Hatta şimdi daha fazla özgür piyasa, özgürlük dediğimiz şey bizleri büyük sermaye sahiplerinin köleleri yapıyor sadece.
.... Gelin Birazda Düşünelim: KÖLELİK Kölelik en genel tanımıyla, bir başka insanın “metası” olmaktır. Yani kişisel bir özgürlük ya da söz hakkı sadece sahibi tarafından belirlenmesi ve insandan ziyade “makine” olma durumudur. Dünyada uzun yıllar boyunca çeşitli şekillerde uygulanmıştır. İlk olarak yaklaşık 11.000 yıl önce ortaya çıkmıştır.
Reklam
.... Porno ve Kadınların Kendi Bedenlerini Metalaştırması Üzerine Moderm Kültürü Zehirleyen Uğursuz Eğlence Öncelikle yazıya geçmeden önce şunu belirtmeliyim ki burada anlatılan her şey kendi düşüncem ve kendi çıkarımlarımdır. Bu konuyu uzun süredir düşünmüş biri olarak bir yazı yazmaya karar verdim. Çünkü çevremden gördüğüm kadarıyla insanlar
Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Bir baskı aracı ve ideolojik aygıt olarak devlet – 2 Özgürlüğü elde edemezsiniz özgürlük olabilirsiniz ancak Nietzshche, devlet kavramı hakkında “Böyle Buyurdu Zerdüşt” adlı kitabında şunları söyler: ”Devlet diyorum, herkesin, iyilerin ve kötülerin zehir içtiği o yer. Devlet… İyilerin ve kötülerin, herkesin kendini kaybettiği
Karalama2
...?...?/1989... Kendini haddinden fazla duyumsadığı için acıya ve korkuyuda haddinden fazla duyarlı arkadaşım için, burası tam bir cehennemdi. Her şeyiyle farklıydı Ankara'dan. Çok kültürlü, birçok etnik gruptan oluşan, bu etnik grupların bir nevi kabileci bir tutumla diğerleriyle arasına sınırlar koyarak birbirinden ayrıştığı, etnik
Reklam
"Artık yabana doğru yürüyorum. Sahip olduğum özgürlük ve bu hayatın yalın güzelliği kolay kolay vazgeçilecek şeyler değil... Bir yola çıksan, çok yakınlarında yeryüzündeki en güzel manzaralardan birinin seni beklediğini göreceksin." (Into the Wild, Jon Krakauer)
Korkak adımlar, inandırılmış bir sonsuzluk, gittiğin yolu bilmemek... Yaratılan idealler ya da bizlerin yaşantıları değil bu dünya. O bizden ibaret değil, biz ondan ibaretiz. Aramızda bilinçten kurulu bir köprü var ve kendimize ait sandığımız sınırsız bir aitlikten ibaret bu olgu kendine şekil veriyor. Neden hâlâ ölüm ve özgürlük sorgulanıyor? Oysa her ikisine dair yaratılan her bir ütopya yalnızca onları yok ediyor. Zor soruların ağırlıklarını boşluğa salıvermek kolay olan, akıl sağlığın için bazı şeyleri düşünme çünkü cevap yok diyorlar. Bense biliyorum ki, yalnızca duvardaki bir başka tuğladan ibaretim. Ve istesem bile kılımı dahi kımıldatamazken halen duvar benim yüzümden yıkılır diye korkuyorlar. Beni korkutansa yalnızca, asla yıkılmayacak oluşunun gerçekliği. Temelleri o kadar derinlerde ki, ardımda milyarlar var. Onlarsa hâlâ ya eklenen yeni bir tuğla parçası bir milim saparsa diye tir tir titriyorlar Ama ben, yaşamak istiyorum. Tüm acılarıyla. Yaşatmak istiyorum. O duvar dağılıp gitsin istiyorum ama attığım her adım ona daha da güç veriyor. Kendime ait sandığım her şey yalnızca onun yıkılmazlığı için yepyeni dayanaklar oluşturuyor. Bu sinirsel bağlantıların tek bir tanesi bile oluştukları andan itibaren bana ait değiller. Hiçbir zaman kabul etmediler sahipliğimi ve asla da etmeyecekler. Bense kendimi arasında yitirdiğim o duvar bana ne denli sahipse onlara o kadar sahip olabilme arsuzusuyla yanıyorum. Amansız, umutsuz ama istiyorum. Duvar istiyor. Yitiyorum.
Deliler Gemisi
Nereye gidiyorsun? -Ruhsuz işler yapmaya gidiyorum… Ruhsuz işler derken? -Büyük işler yani… Büyük binalar, büyük alışveriş merkezleri, büyük saraylar, büyük ilerlemeler, büyük adımlar… İmparatorluk işleri… Neyle gidiyorsun? -Gemiyle gidiyorum… Sebastian Brant’ın Narrenschiff’iyle… Hani şu Rönesans çağının delilerle, meczuplarla dolu hayalî
Bisiklet özlü sözler
“Hayat bisiklete binmek gibidir. Dengede kalmak için, hareket etmeye devam etmen gerekir.” Albert Einstein, Bilim İnsanı “Bisiklet turu dediğin, mutsuzluktan kalkan bir uçuştur.” James E. Starrs, Bilim İnsanı “Bir bisiklet alın. Kesinlikle pişman olmazsınız, şayet yaşarsanız.” Mark Twain, Yazar “Keyifsiz olduğunda, günün karanlık göründüğünde,
Reklam
Özgürlük ağır bir yüktür, ruhun yüklenmesi gereken büyük ve garip bir sorumluluk. Kolay değildir. Verilen bir armağan değil, yapılan bir seçimdir; bu seçim de zor bir seçim olabilir.”
Ursula K. Le Guin
Ursula K. Le Guin
Karalama1
Son yıllarda çok kitap okuduğumdan olsa gerek, yazarlara özendiğim zamanlar oluyor. Bir şeyler anlatma, ahkam kesme, bir şeyleri tanımlama, o şey hakkında yargılarda bulunma ve o şey hakkında hüküm verme ihtiyacı mı desem bunun adına, bilemiyorum. O kadar anlatılmaya, tanımlanmaya, hakkında yargılarda bulunulup, hüküm verilmeye muhtaç konu varki,
Çağ, Yok Oluş, Benlik, İslam, Roşa
_TARİH ÖNCESİ DEVİRLER_ _İnsanoğlunun ortaya çıkışıyla başlayıp, yazının icadına kadar geçen dönemdir. Taş ve Maden Devri olarak ikiye ayrılır. _1-Taş devri_ _a)- Eski Taş – Paleolitik devir: (M.Ö.2,5 milyon - M.Ö. 12.000) (avcı ve toplayıcı). Karain, Beldibi ve Belbaşı. Paleolitik Döneme ait ilk izlere İspanya’daki Altamira, Fransa’da Laskö
-DECCAL-
_İnsan kendi karakterine bakarak Tanrı'yı yaratmıştır. Üstün gördüğü özellikleri Tanrı'da görmek hoşuna gider. İğrenç özelliklerini de Şeytan'a yüklemiştir. _Bir tanrıbilimcinin, dincinin doğru diye duyduğu, yanlış olmak zorundadır: bu bir doğruluk ölçütü neredeyse. Savaş açtığım bu tanrıbilimci içgüdüsüdür: her yerde buldum onun
345 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.