Aslında başka bir kitaba başlama niyetindeydim ama "Kayıp Tanrılar Ülkesi"nin de içinde olduğu siparişim elime geçince dayanamadım ve hemen bu romanı okumaya başladım.
Berlin'de işlenen bir dizi garip, kan donduran cinayetin peşinde olan Yıldız Başkomiser ve yardımcısı, işlenen her cinayetin mitoloji ile ilgili olduğunu tespit ediyor ve işler daha tuhaf bir hâl almaya başlıyor. Berlin'de süregelen bu olaylar, Bergama'ya kadar uzanıyor. Aslında ben mitolojiye uzak biri değilim, Antik Yunan mitolojisinin hem edebiyat hem sinema camiası için günümüzde bile sonsuz bir kaynak sunduğunun da farkındayım ancak belki de son zamanlarda okuduğum birkaç eserin mitoloji ile ilgili olmasından kaynaklanıyor olacak; işlenen cinayetlerin sebepleri, işleniş şekilleri, tüm bunların mitolojiye ve hatta Zeus'un hikayesine bağlanmasını biraz klişe buldum. Efsaneler, ölüler ve ölümler, baba-oğul ilişkisi içerisinde kendisini kahraman veya tanrılarla ilişkilendirenler derken Orhan PAMUK'un "Kırmızı Saçlı Kadın" romanını da anımsattı bana. Baba-oğul olgusu üzerinde üstüne basa basa durulması, bir sonraki okuma listeme "Babalar ve Oğullar" eserini almama vesile oldu. Fakat tüm bunlara rağmen Ahmet ÜMİT'İN başarılı romancılığı, dilimizi kullanmada ve kurgu yaratmadaki ustalığı, romandaki bölümlerin çok uzun tutulmayışı, Almanya'ya göç eden Türklerin, gurbetçilerin yaşadıkları türlü sıkıntıların, ırkçı saldırıların da göz önüne serilmesi romanı bir solukta, sıkılmadan, merakla ve severek okumanızı sağlıyor. Başkomiser Nevzat'ın nerede olduğunu merak edenlerin ise roman sonuna kadar sabretmeleri gerekecek. :)
