Kitap İhsan Sait'in gelecekten kendisine aşk mektubu gönderen Prenses Döjira'ya ulaşma çabasını anlatıyor. Onun için kullandığı imkanlar ve göze aldığı imkansızlıkları.. Sıradan insanların sıradışı hayatları, hayalleri ve zihinleri..
Yine bir İhsan Oktay klasiği denilebilir. Masalsı bir eda ile yine kendinizi o puslu dünyanın derinlerinde şifreleri çözerken gizemlerin ardına düşerken buluyorsunuz. Eğer bir gün okursanız ve konusu nedir diye sorarlarsa siz de benim gibi çok fazla cümle kuramayacaksınız :) çünkü kendisi suya yazılmış efsunlu bir masal.. Üzerine cümleler kurması,hatırlaması,izahı zor..
Çok dürüst bir dille itiraf etmeliyim ki İhsan Oktay beni yoruyor. Neden derseniz inanılmaz dikkat gerektiriyor var ettiği kurgular. Eğer paragrafın bir yerinde dalıp giderseniz o çoktan başka bir dünyaya geçmiş olduğundan toparlaması güç oluyor. Ayrıca seçtiği kelimeler ciddi anlamda okuma kalitemi düşürüyor (şahsi fikrim). Evet elbette her kelimeyi bilmek zorunda değil okur fakat aynı cümlede 5, aynı paragrafta 15 kelimeyi bilmeyince tadı kaçıyor. Puslu Kıtalar Atlasında bu kadar bariz değildi ve çok daha akıcı bir üslup vardı. Bu da yazararın kendine has yönteminin bir sonucu olsa gerek. Ki mutlaka seveni çoktur. Anlamadığım bir şeyi sevemeyeceğim bu noktada.
Her şeye rağmen kitap akıp giderken kendinizi o masalsı atmosferde kaybedebiliyorsunuz. Ama bunun için oldukça berrak bir zihin lazım..