Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
112 syf.
7/10 puan verdi
İstanbul'lu bir düşünürden ussal ve imgesel bir dünyanın tasarımı
"Her şey, her şeyin içindedir." Erken yaşta Atina'da Platon'un pelerinini almaya layık gösterilen Proklus, Yeni Platonculuğun iki kolundan birini temsil eder. İlk kolda Plotinos matematikte, ikinci kolda Proklus mantıkta varlık gösterirler. Proklus, Platon'un aşkın ideaları ile Aristoteles'in tözlerini iç içe geçirmeyi hedeflemiştir. İslam felsefesini derinden etkileyen bu filozof, Platon Akademisi'nin başına geçmiş ve kısa süreliğine Konstantinopolis'in belediye başkanlığı görevinde de bulunmuştur. Varlık, zihin, nedenler öğretisi, ruh, bilginin doğası, zaman, sonsuzluk ve daha pek çok kavramı sorgulayarak kurduğu sistemle modern çağın meşhur filozofu Hegel'in bile ilgisini çekmeyi başarmıştır. *Arka kapak yazısıdır. Kitabı tanıtmak amacıyla inceleme niteliğinde paylaşılmıştır.
Zekanın Verdiği Mutluluğu Ancak Zeka Sahibi Ruhlar Yaşayabilir - Proklus
Zekanın Verdiği Mutluluğu Ancak Zeka Sahibi Ruhlar Yaşayabilir - ProklusKaan Demirdöven · Destek Yayınları · 2020272 okunma
Plotinos bir taraftan bir rasyonalist olarak İdeaların,
Özlerin açık ve seçik bilgisini bilimsel olarak erişebileceğimiz ve erişmemiz gereken en yüksek bilgi türü olarak kabul ederken, öbür yandan 'aşık akıl' tarafından sahip olunacak İyi'nin mistik deneyi­ni, vecdini bu bilginin üzerine yerleştirmektedir. Plotinos'un felsefi kaygısının onu dünyayı birbirine bağlı kısımlardan meydana gelen akılsal bir yapı ola­rak ele almaya ve onu bu yapısında olağanüstü bir eser olarak görmeye sevk etmesine karşılık, dinsel kaygısı aynı dünyayı ona bir günah yeri, kendisinden bir an evvel kurtulunması gereken bir zindan olarak göstermektedir.
Sayfa 216 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Reklam
Kuantum Fiziğinde ise Bilgide doğruluğun ölçütü Empirik kesin­likte değil
Bilgi kuramında akılcılığı savunan herhangi biri, daha önce gördüğü­müz gibi, bir Descartes veya Spinoza gibi bilgide doğruluğun ölçütünü kesin­likte bulur; bu kesinliği ise genel olarak onu meydana getiren kavramların açık seçikliğinde ve onlar arasındaki ilişkilerin tutarlılığında arar. Bunlardan olu­şan, parçaları arasındaki ilişkilerin tam ve tutarlı bir biçimde kurulmuş oldu­ ğu rasyonel bir sistemi, bilimin erişmek istediği bir ideal olarak kabul eder. Oysa Plotinos tam bunun tersini söylemektedir. Onda akıl düzeyinde nesneler hakkında sahip olduğumuz açık ve seçik algılarımız (Tanrı) Bir'in bilgisine erişmek söz konusu olduğunda, yerlerini tümüyle kendine özgü, biricik ve dile getirile­mez bir deneye bırakmaktadırlar. Burada söz konusu olan artık ne diskürsif bir akıl yürütme, ne felsefi bir temaşadır, yalnızca ve tümüyle mistik bir veed­ dir (ecstasy).
Sayfa 215 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Plotinos (Tanrı) Bir'le nasıl ilişkiye geçebileceğimizi belirtir;
O, sanki hem sevendir, hem sevilen. Ruh bu durumda bir bedene sahip olan bir varlık olduğu bilincini kaybeder; kendisine yabancı bir ad vermez. O artık ne insan, ne canlı, ne varlıktır; hiçbir şey değildir ... Bu durumda ruhta (artık) ne zaman vardır, nede zamana karşı bir ilgi. Ara­dığı şey O'ydu; O'nu bulmuştur; O'na bakar, kendine bakmaz. Bakan şe­yin kim olduğunu bilecek zamanı yoktur. Bu duruma geldiğinde O'nu dün­yaya değişmez, kendisine O'nun karşılığında dünyaları versen kabul etmez. O'ndan daha yüksek, daha iyi bir şey yoktur.
Sayfa 213 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Plotinos aşk hakkında ilginç bir fikir ileri sürer:
Aşık, sev­diği varlığın görünür formuna aşık değildir. Bundan dolayı dikkati bu form üzerinde toplandığı zaman ortada aşk bulunmaz. Aşk, sevenin sevdiğinden ayrıldığı yani onun görünür, maddi formuna artık sahip olmadığı zaman do­ğar. Çünkü bu durumda sevilenin maddi olmayan imgesi, sevenin maddi ol­mayan ruhuyla birleşir. Böylece seven sevdiğinde onunla ilgili kendisinde oluşturduğu şeyi sever.
Sayfa 212 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Plotinos, Tanrı...
O, her şeyi meydana getirendir, ama kendisinin bir büyüklüğü yoktur; ancak kendisinden daha büyük bir şeyin mümkün olmaması anlamında büyüktür. Hiçbir şey ona eşit değildir ve hiçbir şeyle ortak olarak herhangi bir şeyi paylaşmaz. O, sonsuz büyük olması­nın yanı sıra aynı zamanda ezeli-ebedidir, ama bunlar ne bir ölçü içerir, ne öl­çüsüzlük. Böylece o, şeylerin ölçüsü değildir. Onun güzelliği de biricik olup, güzelliğin üstünde bir güzelliktir. O sevilendir ve güzelliğin yaratıcısıdır. Her türlü güzel ondan dolayı güzeldir.
Sayfa 212 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Reklam
Akıl'ın sahip olduğu güzellik,
Plotinos'un kendi sözleriyle düzenin, simetri­nin, formun güzelliğidir. Evet düzen iyidir, simetri güzeldir; evet ama bunlar kendi başlarına eylemi harekete ge­çirmez, arzuyu yaratmazlar. Arzunun, eylemin ilkesi, kaynağı bunlar değil, bunlar tarafından harekete geçirilen, bunları seçen ve gerçekleştirmeyi isteyen -veya istemeyen- Ruhtur.
Sayfa 210 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Plotinos'a göre varlık­ ta en üst şey, akıl değildir. Aşktır. yorumda
(Tanrı) Bir'e aklımıza, akılsal bilgimi­ze tam olarak karşıt olmamakla birlikte onları aşan başka bir yetimizle, yete­neğimizle veya fiilimizle ulaşabileceğimize inanmaktadır. Bu yetimiz Plotinos tarafından aşık olma ve güzeli arzu etme yetimiz olarak tanımlanmaktadır. Plotinos'un Platon'dan hareketle savunduğu tez, ondan farklı ola­rak Tanrı'nın bilgisine akılsal-felsefi yolla asla erişilemeyeceği, ona ancak aşk­la veya aşka benzer veya aşka benzetilebilecek bir şeyle ulaşılabileceği tezidir.
Sayfa 207 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Plotinos, (Tanrı) Bir'i Akıl'ın üzerine yerleştirmekte
Ve O'nun varlığından, formundan, özünden, niteliklerinden vb. söz etmenin mümkün olmadığını söylemektedir. Bu en azından, O'nun alışılagelen anlam­da yani akılsal bir bilgi ile bilinemeyeceği anlamına gelmektedir. Çünkü akıl düzeyinde bilgide, ister bilen ile bilinen arasında bir ikilik olsun, ister Aristoteles'in tanrısal bilgiyle ilgili olarak kabul ettiği ve Plotinos'un da benimsediği şekilde onların ikisi bir ve aynı şey olsunlar, esas olan bilinenin akılsal bir şey olması yani bilen akla kendisini sınırlı, belirli bir form, bir öz olarak sunmak zorunda olmasıdır.
Sayfa 207 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Plotinos, Tanrı'nın var olan her şeyin imkanı olduğu
"Ezeli-ebedi olarak mükem­mel olan şey, ezeli-ebedi olarak ezeli-ebedi bir şey yaratır. Öte yandan mey­dana gelen şeyin her zaman meydana getiren şeyden daha küçük, daha zayıf olması gerekir ... Böylece tanrısal Bir'den sonra gelen en büyük şey tanrısal Akıl olmalıdır ve bu şey, ikinci var olan şey olmalıdır ... Tanrı'dan çıkan bu şey Akıl'dan başka bir şey olamaz ve böylece o, evrendeki en değerli şeydir; geri kalan bütün şeyler, örneğin Ruh, ondan sonra gelirler"
Sayfa 205 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
912 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.