Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
166 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 saatte okudu
SIRADANIN GÖRKEMİ: YAZAR OLACAK CEMİL
“ Bunca acıya rağmen hâlâ hayatta olduğumuza göre ya üçkağıtçıyız ya da umudumuz var. Ben kendimi üçkağıtçı gibi hissediyorum.. ” | Sinek Isırdıklarının Müellifi | Barış Bıçakçı Selâmlar Hacimce az edebiyatça zengin bir kitap mı okumak istiyorsunuz? Sinek Isırıklarının Müellifi okuyunuz. Yıllarıdır içinizde kelimesini bulamadığınız anlamlar
Sinek Isırıklarının Müellifi
Sinek Isırıklarının MüellifiBarış Bıçakçı · İletişim Yayınevi · 20213,482 okunma
Her millet iktidar mekanizmasının başına ya kudretli ya da önemsiz kişileri geçirir. Bunlardan birinin işbaşına gelmesi milletin ahlâkî seviyesi ve yaşantısına bağlıdır. Millette toplanmış iyi bir şey var mı yok mu ya da topla­nıyor mu? Milletin aklı, milletin iradesi, milletin vicdanı yük­selme gösteriyor mu, yoksa yozlaşıp zehirleniyor mu? Bayağı ve sefil bir hayat içinde yok olup gidiyor mu? Burada her birimizin hayatının özelliği ve çalışma şeklimiz ele alınıyor. Biz kendi ülkemizde ne yapıyoruz? Milletimizin geleceğinde nasıl bir rol oynuyoruz?
Reklam
Nazi ekonomik sistemi ile Stalin dönemi SSCB e. sistemi
Parçabaşı iş sistemleri örneğin Nazi Almanyası'nda da aynı amaçla yaygın bir biçimde kullanılmıştır. Franz Neumann bu konuda şunları yazmaktadır : Sosyalist işçi sendikalarının sınıfa-ücret kavramı, [Nazi] Emek Bil­dirgesi'nin 29. Bölümü'nde tanımlanan "performans ücreti" (liestungs­ lohn) ile değiştirilmiştir. Parti Şeref Kongresi'nde Hitler, "saat ticaret­lerinde hiç bir artışa izin vermeyerek geliri sadece performanstaki artışla yükseltmek, Nasyonal Sosyalist önderliğin çelik ilkesi olmuş­tur" demiştir. Ücret politikasının ilkesi, çocuk işçiler için de dahil olmak üzere, yoğun bir biçimde parçabaşı iş ve primierin tercih edil­ mesidir. Böyle bir politika tamamen maneviyalı kırmaya yönelik bir po litikadır, çünküen bencil içgüdülere hitap etmekte ve iş kazalarını büyük çapta arttırmaktadır. 29 Neumann, Naziler'in parçabaşı iş sistemini uygulamakla neden bu kadar ısrarlı olduklarını şöyle anlatır: Performans ücreti uygulamasının ağır basması, ticaret farklılıkları sorununa toplumsal politikada önemli bir işlev kazandırır. Bu soru ­nun bir ekonomik sorun olarak değil, canalıcı siyasal önem taşıyan bir kitle denetimi sorunu olarak anlaşılması çok önemlidir. .. Ücret farklılaşması Nasyonal Sosyalist ticaret politikasının özüdür. ' . . Ücret politikası bilinçli bir şekilde kitle denetimine yöneliktir. Stalinistler de parçabaşı iş sistemlerini aynı amaçla kullanmış­lardır. Beş Yıllık Plan'ın başlamasından sonra parçabaşı ücretle çalışan sanayi işçisi oranı büyük bir hızla artmıştır
119 syf.
·
Puan vermedi
·
13 saatte okudu
Araştırmacılığı yaşama biçimine dönüştürmüş bir gazetecinin, beslenme kaynaklarını iyi bilen bir aydının duyarlılığını yansıtıyor.. Türkiye`de yazarlar, gazeteciler evrensel kültür ile haşır neşir oldukça, okurlarına o ölçüde katkıda bulunacaklardır.. Ama diyeceksiniz ki, kullan kafanı, dön köşeyi ahlakının köşe başlarını tuttuğu bu dünyada evrensel kültürün günlük siyasete etkisi ve kıymeti harbiyesi nedir? Yok yok, bunlar da aşılacak.
Uğur Mumcu
Uğur Mumcu
`nun, Atilla İlhan ve Adalet Ağaoğlu ile roman; Aziz Nesin ve Sadun Aren ile demokrasi; Avni Arbaş ve Duran Karaca ile resim; Halit Çelenk ve Mehmet Ali Aybar ile insan hakları üzerine söyleşileri var. Evrensel kültürün sanat siyaset ve düşün rüzgarları ile Türkiye er geç çağdaş uygarlığa demir atacak! diyen, çağının en büyük suçuna ortak olmadığı, suskun kalmadığı için öldürülen Uğur Mumcu`nun bu yapıtını da geleceğe aktaracak olan okurlarıdır. Düşünceleri uğruna öldürülenlerin unutulmaması dileğiyle... Aydınlık özgür düşüncelerin yazıldığı, söylendiği yarınlara
Söze Nereden Başlasam
Söze Nereden Başlasam
.
Söze Nereden Başlasam
Söze Nereden BaşlasamUğur Mumcu · Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (UMAG) Yayınları · 200030 okunma
Şimdi efendim, bence Marksizm genel hatlarıyla bilimsel bir teori. Ama her bilimsel teori icat edildiği zamandaki koşulların içinde kalamaz. Mutlaka onu aşması icap eder ki, gerçeği daha derinden kavrasın. Binaenaleyh sosyalizmin de bu yola girmesi şu yakın geçmişteki deneyimlere de bakarak, Rusya'nın Sovyetler Birliği'nin başından geçen olaylara da bakarak yeniden bir atılım yapması şarttır. Bu da Leninizm teorisi, öncüler teorisiyle sosyalizm olmaz. Öncüler teorisiyle devlet ele geçiriliyor. Zaten o teoriyi sosyalizm ortaya çıkmadan ewel bütün diktatörler, bu teoriden hareket ederek devleti ben ele geçiririm ondan sonra ben icabına bakarım demişlerdir. Yani buradan hareket ederek mutlaka Leninist teorinin bir tarafa bırakılması zamanı geldi." Uygarlık tarihi için 70 yıl çok büyük bir zaman dilimi değil belki de?
Sayfa 114 - 30 ekım 2000Kitabı okudu
Peki Aziz Bey, bu ilk gününde kurultayın, Prof Dr. Mümtaz Soysal'ın ilginç bir tezi vardı. Diyor ki, "Partiler sivil anayasa konusunda önerilerini şimdiden getirsinler" bu da gerçekçi bir yaklaşım değil mi? "Kemal Tahir'in bir sözü vardır, l960'tan sonra anayasa yaparken, taslaklar ortaya çıkarken çok zaman geçti. O kızıyordu tabii. Abartarak konuşurdu. 'Yahu bunlar ne biçim anayasa profesörü? Her anayasa profesörünün her cebinde 4-5 tane anayasa taslağı olacak.' Derdi. Tabii öyle olmayacak, ama anayasa taslakları anayasa profesörlerinin dosyalarında olmalıdır. Muhalefet parililerin dosyalarında olmalıdır. Taslakları ve bunun tartışmaları şimdiden yapılmalıdır. Neyi nasıl yapacaklarını biz bilemeyiz. Bu kendileri için de gereklidir, bizim için de gereklidir. Onun için Mümtaz Soysal'a hak veriyorum.'' Ben
Sayfa 92 - 30 ekım 2000Kitabı okudu
Reklam
Telaşla koşturan insanlar. Uykusuz gözler. Yorgun bedenler. Kalabalık metro istasyonları. Tıka basa dolu otobüsler. Hızla gelip geçen dolmuşlar. Sarı taksiler. Birbirine karışan korna sesleri. Caddede eksilmeyen insan seli. Şehrin sonu gelmeyen koşturmacası, gürültüsü, yoğunluğu. Üst üste kutu gibi yığılmış evler. Nefes alamayan binalar. Çirkin
Sayfa 16
Tabii, çoğulcu olmanın, çoğulcu demokrasiyr sahip olmanın "olmayınca olmaz" koşullarından biridir bu. O zaman demokrasi olmaz. O zaman çok partili faşizm olur, Türkiye'ye özgü. Sadece Türkiye'ye özgü değil, başka ülkelerde de örnekleri var. Bizdeki alaturka türüdür diyorum. Peki Sayın Aren demin dediniz ki, bir t akım illegal kuruluşlar, kurulacak bir komünist partisini de yönetmek isterler. Kukla olmamak gerekir. Siz TİP'in yöneticilerindendiniz. Adını da söylüyorum TKP diye bir parti vardı. Böyle bir uzak t an yönetme ya da yönetilme eğilimi hisset t iniz mi? "Hissetmedik. Nedeni şu, çünkü 61, -71 döneminde TKP güçlü bir parti değildi henüz. TKP'nin güçlenmesi ve Türkiye'de yer alması, ciddi bir yer alması 1 97 1 tarihinden sonra, yani TİP'in kapatılmasından sonra olmuştur.
Sayfa 75 - 30 ekım 2000Kitabı okudu
Taşlamalar.
TAŞLAMALAR   "ATA'M İZİNDEYİZ!" Atam, hâlâ yaşıyorsak: Edepsizlik sayesinde!
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Altın Orda’ya hükümet eden aristokrasi için savaş, en sıradan ve arzulanan dış politika normu idi.
Reklam
"Romanda, şiirde, nüfusun çoğunluğunu oluşturan kırsal kesim insanlarına seslenen ürünler verilirken, resimde kentsoylu insanların kalıplaşmış beğenilerine yer vermek, resim sanatında yozlaşma eğilimi oluyor bence. Ulusallık biçimde ve özde tutarlı ve ısrarlı olmayı gerektirir. Bu kararlılık, bu tutarlılık, bu sanat birikimi, sanatı ulusal yapar. Hep söylerim, öz doğurur, biçim yoğurur ... Özgün sanat yapmanın belli bir kuralı yoktur Doğuda da batıda da halk sanatında, saraylı sanat ( minyatür) bunların hepsinden yararlanılacaktır Göstermelik konularla sanatta ulusallığa gidilmez.
Sayfa 52 - 30 ekım 2000Kitabı okudu
Batıda roman, çeşitli süreçler içinde yavaş yavaş olmuştur. Sınıfların belirmesi, bireyin ortaya çıkışı ve toplum yaşamını yönlendirmeye başlamasıyla yükselmiştir. Kuşkusuz bizde öyle olmadı. Türk romanı kendi tarihsel süreçleri içinde, bu ağır, birbirini izleyen aşamalardan geçerek belirmedi edebiyat sahnemizde. Bütün bunlar son yıllar epey açıklandı, tartışıldı, kabul gördü. Özellikle 16.yüzyıla kadar Osmanlılarda üretimdeki duralık, tarımdan sanata doğadakini yineleme ve çoğaltma dışında herhangi bir yeniden üretimin söz konusu SÖZE NER E DEN BAŞ L A S A M 27 olmaması, birey yerine yığınsallığın ağır basması, giderek Tanrı ile, inançla birleştirilmiş devlet anlayışı, bireyin, yani ferdin kendi adına, kendisi için harekete geçmemesi sonucunu doğurmuştur.
Sayfa 32 - 30 ekım 2000Kitabı okudu
Gelenek önemlidir; ne de olsa, ülkelerin tarihte hiçbir geçmişleri yokmuşçasına ve her eylem yolu önlerinde açıkmışçasına ilerlemeleri mümkün değildir. Önceki yörüngeden ancak sınırlı bir marj içerisinde sapabilirler. Büyük devlet adamları bu marjın dış sınırlarında hareket ederler. Bunda yetersiz kalırlarsa, toplum durgunluğa girer. O marjı aşarlarsa, gelecek kuşakları şekillendirme kapasitesini yitirirler.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.