‘’Dağlar buram buram hüzün, bağı nerde ömrümüzün…’’
Erzurum garında hüzne, kedere ve hasrete râm olmuş bir şair Nurullah Genç. Şiirleriyle içimizden bir yerlere öyle güzel dokunur ki, bam telimizi öyle güzel yakalar ki, yüreğimizde ince bir sızı, gözümüzde bir damla yaş ve uzun uzun uzaklara, belki de kendi gurbetimize, gittiğimiz hüzünlü vakitler bırakır bize. Onun hüznü de hasreti de o kadar naiftir ki; kırmaz, incitmez tatlı diliyle gönüllerimize taht kurar.
‘’Mutluluk gökyüzü olsa coğrafya kitabında / Kararıp kalırdı incinenler bâbında…’’
Dizelerinde yalnızlığını, aşkını, sitemini, umudunu veyahut umutsuzluğunu; mazlumların nefesini, gözyaşını, kendi deyimiyle kan kokan coğrafyaları ve gözüyaşlı tarihimizi o muhteşem üslubuyla hücrelerimize kadar hissettirir bize. Bu dizeleri okurken zaman zaman durup, nefes almaya hak bile görülmeyen bu coğrafyalar için de bir nefes, bir soluk alma ihtiyacı duyabilirsiniz.
‘’Bir gün birdenbire hava bozuldu / Karabulutlar geldi göklerimize / Başkaldırdı evler, sokaklar, yollar / Dil sustu; kan tuttu düşlerimizi / Kanatları kırılan göçmen kuşlar / Vurup vurup öldü camlarımıza…’’
Evet sevgili okurlar, şairimiz tüm şiirlerinde olduğu gibi bu kitabındaki şiirleriyle de bize duygu yüklü, ağır bir miras bırakıyor. Kitabı okuduktan sonra, bir süre üzerinizde o hissiyatı ve ağırlığı hissediyorsunuz. Kendisinin de ifade ettiği gibi omuzlarımıza çağların biriken kederini usulca değdirerek, bizi kendi ıstıraplarımız, hasretlerimiz ve yalnızlığımızla baş başa bırakıyor.