Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ne gülün fısıltısı, ne rüzgârın ıslığı, Ne şarabın ısısı, ne sözün ıssızlığı, Bana Hayyâm'dan kalan kendim oldu sadece: Elif'ten daha çıplak bir ruhun yalnızlığı! Kenan Sarıalioğlu
“şayet insan dünyanın özetiyse, yüz de insanın özetidir.”
Reklam
Her insan kendi yalnızlığına farklı çareler bulur. Kimisi çiçek bakar, kimisi evcil hayvan alır, kimisi dedikodu yapar, kimisi çarşı pazar gezer, kimisi kendi odasındaki yalnızlığı görmemek için pencerenin dışında akan kalabalığı seyreder. Herkesin yalnızlığı da yalnızlığa çaresi de kendi ruhuna göredir. Yalnızlığın sözlük anlamı bir tane, ruhun içinde dönüştüğü kaçış yolu ise milyonlarcadır.
"... hepimizin takındığı o sahte gülümsemeli yüzlere rağmen hayat, yalnızlık demek. Ve nihayet ruhunu açabileceğini hissettiğin birini bulduğunda, ağzından çıkan sözcükleri duyunca şaşkınlıkla kalakalıyorsun - içindeki o küçük, sıkış tepiş karanlıkta kapalı kalmaktan öyle körelmiş, öyle çirkin, öyle anlamsız ve güçsüzler ki. Evet, neşe, tatmin ve arkadaşlık var - ama dehşet verici bir farkındalık içindeki ruhun yalnızlığı da bir o kadar korkunç ve yıkıcı. "
İncinme değil bu Öfke değil Ah! değil. Ötesi... çok ötesi. Tam bir yürek çöküntüsü Ruhun taşa dönmesi Aklın büyük yalnızlığı. İnsana olan inancını yitirme!
Tam bir yürek çöküntüsü Ruhun taşa dönmesi Aklın büyük yalnızlığı
Reklam
Hayatımızın her ânında duyguların içinde yer alırız; ama eğer içimize bakmaya, yalnızlığın açık ve kapalı alanları üzeri­ne düşünmeye meyletmezsek, bu duyguları her zaman kendi aşkınlıkları ve doğalarıyla tanıyamayabiliriz. Tanıyamadığı­mız için de, içimizden, kayanın üzerinden akan su misali hızlı ve hafif akarlar; içselliğimize değmezler bile ve de hiçbir iz bı­rakmazlar.
Umutsuz kalmış bir kalp nedir? Kurumuş ve sönmüş bir kalptir: Tesellisizdir, sadece umutla kurtulabileceği bir çöle saplanmıştır. Kaygının, umutsuzluğun, melankolinin ve yaşa­ma sancısının çölünden yeniden doğan umut; tedavi edenin de tedavi görenin de üzerine binebileceği narin bir sal gibidir. Kı­sacası umut, bizlere, artık umudu olmayan kimselerin önüne yeniden keşfedilmiş anlam ufuklarını ve zamanları sermemiz için verilmiştir.
Acı ve yalnızlık içimize çöktüğünde, söyle­mek ve dinlemek istediğimiz sözcükler, bu dünyaya ait değil­dir; öyle ki, her birimiz bu sözcükleri sadece kendi can çekişen içselliğimizin gizinde biliriz.
Psikiyatri budur: İki yalnızlık arasındaki -tedavi gören ile tedavi edenin yalnızlığı arasındaki- diyalogdur; bu ikisi aynada yansıma oyunu oynar ve oyun, ancak hastalık ortadan kaybol­ duğunda sonlanır. Zaman zaman kesintiye uğrayan, zaman za­man da olanaksız hale gelen bu diyalogda bazen, daha depres­yon geçmeden, anlık aydınlanmalar, hafif karartılar olur; öyle ki tedavi eden kişi, kendi sözlerinin, tedavi gören kişi için umut salını hayatın sularına yönlendiren hafif bir rüzgâr gibi oldu­ğunu hisseder. Ve, işte o zaman, her şey, sözlerimizin hiçbir işe yaramadığı izlenimine kapıldığımız sayısız saatlerimiz de dahil olmak üzere her şey, yeniden, gizli ve silinmez bir manaya bü­rünür.
Reklam
Düşünmek ile şiir yaratmanın ortak kökeni o kadar yakın gö­rünmektedir ki, bazı düşünürler kendi düşüncelerini şiirsel öğeyle ifade ederler ve bazı şairler, sadece, düşünürlerin özgün düşünme şekillerine yakın olduklarından dolayı şairdirler. (Heidegger)
Psikiyatrinin, daha insani bir şekilde yaşanması için, sade­ce şiire değil felsefeye de ihtiyacı vardır; felsefenin de şiire ih­tiyacı vardır.
Özgün şiir yazmak, otobiyografik bir şeydir. Şairin vatanı, ken­di şiiridir, vatanı bir şiirden diğerine değişir. Uzaklıklar çok eski, ebedidir: Her şiirin kendini -miniminnacık- bir yıldız ola­rak ortaya koymaya çalıştığı o alan gibi sonsuzdur. Onun ben'i ile onun sen'i arasındaki uzaklık kadar da sonsuzdur.
Her birimizin içinde yalnızlığın yarattığı bir mekân vardır; de­nizin enginliğiyle ölümün sessizliği ahenkle yalnızlığa yansır, ancak en derin yalnızlık, uç bir gizliliğe kapanıp da, sonlu da olsa kendi sonsuzluğunda kendi kendisiyle yüzleşen, kendi sı­nırları tarafından engellenmiş olan, hatırlanması olanaksız sı­nırlarıyla sadece sezilmiş olan ruhun yalnızlığıdır.
İçimde geniş ırmaklar akıyor, ulu dağlar yükseliyor. Huzursuz­luğumun ve kaybolmuşluk hissimin çalılarının arkasında hu­zurumun ve teslimiyet hissimin geniş ovaları uzanıyor. İçimde her manzara var, şimdi pek çok yere sahibim, içimde yeryüzü de var gökyüzü de.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.