Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
UMUT VE ÇÖKÜŞ İÇ İÇE YAŞANIYOR
18 Nisan Çarşamba Berlin sürekli bombalanmakta, şehrin göğü kızıl renge bürünürken Başbakanlık binası da alev alev yanmaktadır. Sovyet birlikleriyse Berlin’e doğru süratle ilerlemeye devam etmektedirler. Hitler’in Propoganda Bakanı Goebbels’i bakanlığın merdivenlerinde yakalayan bir gazeteci Goebbels’in yanına sokuldu ve “Roosevelt öldü!” dedi.
Milli şefin treni niçin beyaz Ruslar neden yürüyorlar Berlin'e
Reklam
BEZYMENSKİ’NİN İLERİ SÜRDÜĞÜ SAVLAR
Eski Sovyet Subayı ve yazar Bezymenski’nin Sovyet makamlarından elde ettiği belgelere dayanarak yayınladığı eserde neler yer alan bilgiler ışığında ortaya ilginç iddialar çıkıyor. Bu eserde yazdıklarından yola çıkarak Bezymenski’nin Sovyet askerî istihbarat örgütünden olduğu kolayca anlaşılıyor. Bezymenski, açıklamasına başlamadan önce üç
1945 ilkbaharında Alman topraklarını çiğnemeye başlayan Rusların gözü dönmüştü. Ruslar kendilerini intikam melekleri gibi görüyorlardı. Maydanek’i, Treblinka’yı, Auschtwiz’i boşaltıp serbestliğe kavuşturmuşlardı. Reishstag üstüne orak çekiçli kızıl bayrağın dikilmesi ile son bulan Berlin Savaşı, onlara göre en büyük savaş suçlusunu asker İvan’ın bulup cesedini topraktan çıkarması, Sovyetler Birliği’nin en büyük düşmanı olan adamın otopsi raporunu Doktor Fatust’un tanzim ve imza etmesi, bütün bunlar Sovyet kanaatine göre, faşist deliliği üstüne aklın zaferini ifade eden muhteşem semboller ve hele muazzam Ekim İhtilâli’nin büyük askerî zaferiydi!
Etzel (Attila the Hun)
Viyanalı psikolog Wilfried Daim, Berlin savaşını, Etzel Köyü’nün yanışını tasvir eden Hagen’in eserine benzetmiştir. Ateşler içindeki Berlin’de Hitler’in sonu, Ruslar tarafından çevrildiği zaman, Rusları Hunlara benzetmek suretiyle bu teşhisi getirmektedir. Bu teşbihte pek hata bulmamak gerekir. Zira bizzat nasyonal sosyalistler Nibelüngen efsanesiyle sarhoşturlar... Hitler ise, yok etme ve ölüm konularında daima acı bir zevk sahibi olarak görünmüştür. Hitler, hiçbir alternatif şekli kabul etmezdi. Onun için tek ihtimal mevcuttu; ya bu, ya şu derdi. Ya dünyaya hükmetmek, yahut da mevcut olmamak; ya zafer ya ölüm. Topyekûn savaşın mâkus karşılığı topyekûn yok olmaydı. Bu eğilim, onun harekâtındaki ilk safhalardan itibaren kendini göstermiştir. 9 Kasım 1923’teki darbe başarılı olamayınca ilk defa olarak tabancaya müracaat etmiş, fakat Hanfta mâlikânesinde sâlim düşünenler, kendi hakkındaki tasavvurlarından döndürmüşlerdir. Hayret verici bir açıklık ve doğrulukla Alman milletine, başladığı savaşı, tek veya çift oyunu oynayan bir kumarbaz gibi götürdüğünü beyan etmiştir: Felgrau üniformasını da ancak zaferden sonra çıkaracağını söylemek ve “aksi halde, o kötü akıbeti yaşamam” demek suretiyle... 1 Eylül 1939’da Reischtag önünde konuşmuştur. Kitabından ve sözlüğünden teslim olma tabirini sildiği için, savaşı, Hitler gençliğinin son ferdine kadar götürecekti. Hitler, milletini şahsî felâketine, kıyasıya sürükleme emelini terk etmemiştir.
Daha önce, İngiliz hükümetini Hitler’in ölümü hakkında en güvendiği adamlardan birine araştırma yaptırdığını belirtmiş, bu kişinin Profesör Trevor Roper olduğuna da işaret etmiştik. İkinci Dünya Savaşı biter bitmez, müttefikler arasında görüş ve davranış farkları belirmişti. Sovyetler, kendi ellerine geçen her şeyi olağanüstü bir gizliliğe tâbi
Reklam
Bir taraftan Hitler’in 30 Nisan 1945’te öldüğü, Sovyet Birlikleri’nin 2 Mayıs’ta girdikleri Berlin’de, Şanselöri’de, sığınağın üç metre ilerisindeki mezar şekline sokulmuş bir çukurdan Hitler ile Eva Braun’un cesetlerinin çıkarıldığı zabıtlarla tasdik edilmiş bulunurken, bir yandan da 1946 Ocak ayında bir başka olay cereyan etmiştir. Bu olayı
Ruslar, Hitler’in öldüğünü saklamayı düşündükleri zaman içinde, belki de böyle rivâyetlerin güç tekzip edilir bir hal doğurabileceğini önceden kestirmiş ve her ihtimale karşı “çok gizli” kaydıyla, Fransızlara bir senaryo tertip ederek, topraktan Hitler’in ölüsünü çıkardıklarını tescil ettirmek istemişlerdir. Teğmen Rathenau’nun gördükleri de belki bu oyundur ve muhtemeldir ki, kim olduğu bilinmeyen Doktor Junge’nin “Bu Hitler’dir” demesine rağmen, topraktan çıkarılan ceset Hitler’in cesedi değildir. Çünkü, şimdi yayınladıkları zabıt belgelerine göre Ruslar, Hitler’i 4 Mayıs 1945’te çukurdan çıkardıklarını, hatta sonra da otopsiyi müteakip yaktıklarını ifade etmektedirler
HİTLER NASIL ÖLDÜ?
Sığınağın içindeki Adolf Hitler, sonuna kadar ümidini yitirmemiştir. O, Alman zaferine inanmaya devam ederken, Ruslar Berlin’i çepeçevre kuşatıyorlardı. Sovyet askerleri başkentin dörtte üçünü işgal ettikleri anlarda, Hitler hâlâ Wenck’i imdada çağırıyordu. Wenck gelecek, düşmanı kendi ülkesine kadar kovalayacaktı. Ortada yalnız Adolf Hitler’in
Stalin öldükten, diller çözüldükten sonra bile Sovyet Rusya’da her gerçeğin ifade edilmesi uygun olmuyordu. Meselâ, eski asker yeni yazar Bezymenski, eserinde Hitler’in öldüğünü ispatlıyor da, o zamana kadar bu gerçeğin niçin saklı tutulduğunu ve Stalin, Zukov ve Tuğgeneral Berzarin’in hangi sebeple “Hitler sağdır” dediklerini belirtmiyor. Ruslar, sahte Çar Dimitri hikâyesini herkesten iyi bilirler. Çar Dimitri’nin kendisi olduğunu iddia eden bir sahtekar Rus tarihine geçmiştir. Bezymenski, bunu düşünüyor olmalıdır. Düşünmüş çünkü nasıl olsa bir gün bir adam çıkacak “Hitler benim!” diyecekti. Böyle bir sahtecilik Rus makamları elindeki belgelerle anında önlenir. Anlaşılan Stalin, Zukov, Berzanin, bu sebeple, o belge ve delilleri saklı tutmuşlar ve ayrıca Hitler’in sağ olduğunu söylemişlerdir. Ancak, Bezymenski’nin ileri sürdüğü bu saklama sebebi, bir okuyucu için asla makbul bir sebep değildir.
Reklam
“HİTLER ÖLMEDİ, YERİNE BENZERİ GEÇİRİLDİ” EFSANESİ
Hitler’in ölmediği, onun yerine bir benzerinin intihar etmiş gibi gösterildiği rivayeti uzun zaman zihinleri meşgul etmiştir. Ancak, Amerikan ve İngiliz istihbarat subayları tarafından yapılan soruşturmalar sonunda bu rivâyetlerin asılsız olduğu, Hitler’in öldüğü anlaşılmıştır. Hitler’in en yakınında bulunan kişiler, hem de en son anlarında, en
Ruslar için Nagy bir asi idiyse Macarların gözün­de daha çok bir uzlaştırıcıydı. Komünist ve vatansever ola­rak Macar halkı ve Kremlinli efendiler arasında "geçerli ara­bulucu" olarak doğmuş gibi kabul ediliyordu. Nagy ile birlik­te sözcülüğünü yaptığı "Macarları sosyalist kampa götüren yol" düşüncesini de idam ettiler. Nagy'yi öldürerek, onu "sosyalist kampın birligi'' adına öldürerek, kampın yönetici­leri uzun zaman için, hatta her zaman için "sosyalist" sözcü­ğünün itibarını düşürerek, Macarların gözünde Sovyet blo­kuna bağımlı olmayı artık tedavi edilemez ve haysiyet kırıcı bir esaret duygusuna dönüştürdü. Nagy ile, SSCB Komünist Partisi XX. Kongresi, Cenevre ruhu ve Bandung ile elde edi­len ümitler toprağa gömüldü. Gerçi burada söz konusu olan 10 milyon nüfuslu küçük bir ulustu. Siyasi ve askeri strateji­lerin kıtalar düzeyinde düşünülüp uygulandığı bir dünyada onun kaderinin ne önemi olabilirdi, bu halkın gözyaşları ve bedduaları ne kadar değerliydi? Budapeşte'nin "aptalca su­çu" çok protestoya neden oldu. Birkaç yoldaşı iğrendirdi ama büyük güçler arasındaki güç oranını asla değiştirmedi.
Çok yanlı bir yaşam sürüyordum; declasse (sınıfsız)ın, proletere yakını, 'bağımsız' adamlar, özgürlük ve saygınlık düşleyen ve sürei tutukluluğun sınırında bulunan, partizan Paris savaşçılarıyla çoştum; Ruslar arasında daha saf, enerji, kültür ve özveriden damıtılmış bir hava soludum
BARON DE TOTT
1769 yılının nisan ayında Sultan 36 yaşında bir subayı huzuruna kabul etti. Macar asıllı bu subay o güne dek Fransa'nın hizmetinde olan Baron François De Tott'tu. Genç yaşında bir Fransız hafif Süvari alayı'nda Avusturyalılar ile savaşmış sonra da 15.Louis'in Türkiye'deki memurlarından biri olan babasının peşinden
Sayfa 395Kitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.