Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Saadet Yıldız

Saadet Yıldız
@saadetyildiz
Tarih okumayı hobi edinmiş biriyim kısaca.
‘’Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiç birimizin garantisi yok. Şurada ayakta duranın da, oturanın da garantisi yok. Yani, ruh bir saniyeliktir. Küf dedi mi gitti. Bunun da nerede geleceği, nasıl geleceği, ne şekilde yakalayacağı belli değil. Bir saniyenize bile hakim değilsiniz. Bir saniyesine bile hakim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz. Allah’ın izniyle hayatım boyunca hep böyle gittim. Allah’ın izniyle, olsak da milletle olacağız. Olmasak da, milletle olmayacağız. Yarın ahirette Allah, bize ‘Niye iktidar olmadın’ diye sormayacak. Sorsa da ‘Vermediniz’ diyeceğiz.’’
Sayfa 192 - Muhsin YazıcıoğluKitabı yarım bıraktı
Reklam
"Nefret başlamıştı."
Sayfa 15 - Anonim Yayıncılık
Elim yüzüğüme gitti bir an. Artık bir anlamı kalmamıştı bu yüzüğü takmamın. Devletime hizmet etmekten alıkoymuşlardı beni. Yüzüğü taktığım müddetçe devletime ve Hünkârıma sonsuz bir sadakatle hizmet ettim. Artık bu kutsal hizmetten mahrumum. Evini satmak zorunda kalan sıradan bir insan olmuştum. Yüzüğü çıkarmaya karar verdim. Nasıl besmele ile usulca taktıysam, devlete sadakatimle hizmet etmenin şükrü içinde usulca parmağından çıkarıp cebime koydum yüzüğü.
Sayfa 250 - Timaş YayıneviKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kış ile karın hükümranlığı başlar. Zaman çok çabuk değişir Zaman pek çok şeyi değiştirir Kimine bir ipek tanesi gibi dokunan kar Kimine bir çivi olur çakılır.
Sayfa 244 - Timaş YayıneviKitabı okudu
Bütün putlarımı kırdığım gün gerçekten hür olabilecektim.
Sayfa 228 - Timaş YayıneviKitabı okudu
Reklam
İhanet içindekiler vatana fikir getireceklerine, manasını ve gayesini bilmedikleri "hürriyet" yaygarasıyla ortaya çıkıyorlardı. Düşmanların, ümmeti içinden çürütme taktiğinin İslam'ın ruh ve nizam bütünlüğünü yok etmekten ibaret olduğunu unutuyorlardı.
Sayfa 106 - Timaş YayıneviKitabı okudu
Öyle bir dönemdi ki babayla evlat, gençle yaşlı, devletle insan, insanla Allah arasında var olan bütün bağlar ve anlamlar kaybettirilmeye çalışılıyordu.
Sayfa 69 - Timaş YayıneviKitabı okudu
...insanın kurduğu düzenle kâinatın düzeni arasında bir ilişki vardı. Kâinatın sahibinin isteklerine aykırı hiçbir eylemde bulunmuyordu Sultanım. Tek emeli, i'la-yi-kelimetullaha aykırı bir davranışta bulunmamaktı.
Sayfa 68 - Timaş YayıneviKitabı okudu
Kaderimin onun kaderine bağlandığının artık farkındaydım. Geçmişle gelecek arasındaki bir yolculukta buluşturmuştu Allah bizi.
Sayfa 68 - Timaş YayıneviKitabı okudu
Reklam
Güçlü bir seziyle öğrenmiştim ve hak vermiştim Asla uzaklaşmadan nefesinden. Kan ter içinde küheylanlar bile daha azimli değil Memleketi söz konusu olunca ondan; Asla yorulmaz, yılmaz ve yıkılmaz. O, güçlü bir imanın ta kendisi de ondan.
Sayfa 53 - Timaş YayıneviKitabı okudu
Kısa ve gergin bir sessizliğin ardından İsmail, konuşma tonunu dikkatle tartarak, "Ben yalnızca vicdanlı davranmaya çalışıyorum Suat Kumandan." dedi. Sonra elini bıkkın bir tavırla sallayarak sürdürdü sözlerini, "Söylemek istediğim şu ki, medeniyet ihracı fikrine alışamıyorum ben. Çok değil, daha on sekizinci yüzyılla rayına giren endüstriyel dönemin başlangıcına kadar, şehirlerinin sokaklarından açık lağımlar akan ve tuvalet alışkanlığı bulunmayan bu insanlardan şimdi medeniyet dilenmek bana zül geliyor. Yıllardan beri Stirnerciler, Bakuninciler ve Proudhoncular arasındaki çatışmaları dillendirip durursunuz, ancak bireysel tedhiş dönemi kapanırken dahi, dönüp de özümüze bakmak gelmiyor yoldaşların aklına."
Sayfa 42 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Grigorios Palamas, Sultan Orhan'ın Ülkesinde
O sırada bir adam gelerek gecikmeden dolayı özür diledi: Büyük Emir'in her Cuma dağıttığı sadakaları teslim etmiş. İsmail, sadaka dağıtımının Rumlar arasında âdet olup olmadığını sordu. Palamas, evet dedi ve ekledi: "Sadaka verme Tanrıya olan gerçek sevginin bir nişânesidir, bir insan Tanrı'yı ne kadar çok severse Tanrı da onu o derece günahlarından affeder."
Sayfa 86 - Kronik KitapKitabı okudu
Orhan Gazi Zamanında Müslümanlık-Hristiyanlık Tartışmaları
Osmanlılar 1352'de Bolayır'ı, 1354'te Gelibolu ve etrafındaki kaleleri alarak Trakya/Avrupa'da fütuhat ve yerleşme için güçlü bir Uc/serhad kurmuş ve Gelibolu merkezli sağ-orta-sol kol olarak örgütlenen akın üslerinden Trakya'da yayılmaya başlamıştı. Bu arada Anadolu'dan Türk halkı da aynı coğrafyaya gelmekteydi. Bizans'ın feryadı üzerine Papa ve Avrupa devletleri, İslâm'ın ilerlemesi karşısında büyük bir telaşa düşmüş ve ilk Haçlı saldırısı 1359'da Türklerin Anadolu'dan Rumeli'ye geçiş üssü olan Lapseki'ye yapılmıştı.
Sayfa 81 - Kronik KitapKitabı okudu
Osman Gazi'nin İzinde: İznik Kuşatması, Bölge ve Yollar
Osmanlılar Fatih zamanında güçlü topçu gücüne erişmeden önce, Rumili'de birçok şehri uzun zaman "havâle" kuleleriyle abluka ederek almışlardı. Bizzat Fatih 1456'da Belgrad'ı alamadığı tepeye bir "havâle" kulesi yaptı. Bugün tepenin adı "Avala"dır. Teslim koşullarını içeren "ahdnâme"de can, mal ve din serbestliği İslâmî yeminle garanti edilirdi.
Sayfa 61 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
Mitolojiden Gerçeğe: Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu
1288-1299 dönemi onun Karacahisar'da sancak-beyliği dönemidir. 1299'a doğru bu Uc'ta Moğol İlhanlı, dolayısıyla Selçuklu kontrolü kalmamıştı. Anadolu'da 1299-1300'de İlhanlı valisi Sülemiş isyanı, Uc Gazi beylerine fiilen bağımsızlık sağlamıştır. Bu nedenle 1299'da Bilecik fethiyle Osman, Bizans topraklarına komşu olup 1301'de İznik'i kuşatma altına aldı. Bu kuşatma onu Bizans İmparatorluk kuvvetleriyle karşı karşıya getirdi (Bapheus Savaşı, 7 Temmuz 1302). Bapheus/Koyunhisar zaferi Osman'ı gerçekten bağımsız bir bey yaptı.
Sayfa 58 - Kronik KitapKitabı okudu
Türkmenler ve Rumlar
Eski Osmanlı rivayetine göre Osman'ın gazâ savaşlarına başlaması bununla ilgilidir. Osman'ın halkı sürüleriyle Söğüd ve Domaniç Dağı arasında yaylak-kışlağa gidip gelirken İnegöl ovasında tarım topraklarını çiğniyor, bu yüzden İnegöl Tekvuru ile çatışma çıkıyordu. Rivayete göre Osman ister istemez küçük bir savaş kuvveti (70 kişi) örgütlüyor, Tekvurla mücadeleye giriyor ve buradan savaşçı gâzî durumuna geliyordu.
Sayfa 12 - Kronik KitapKitabı okudu
1925 Yılında Demokratik Cumhuriyete Giden Yoldan Nasıl Sapmıştık?
"Paşa Kâzım" adıyla meşhur olan Gazi'nin yakınlarından biri, 1940'larda bir gün Ankara'dan trenle Haydarpaşa'ya gelmiş. Sağanak yağış varmış. Kendisini karşılayanlar "Sormayın efendim, bir haftadır hiç durmadan yağıyor" diye yakınmışlar ve arkasından Ankara'nın havasını sormuşlar. "Ankara günlük güneşlik" cevabını alınca "Nasıl olur, burda yağmur, fırtına ama Ankara günlük güneşlik!" diye şaşırmışlar. O da "Eee, orası devlet merkezi," demiş, "havaların bozmasını hükümet yasakladı."
Sayfa 134 - Timaş YayıneviKitabı okudu
İskilipli Âtıf Hoca'yı Asanlardan Biri de Andımız'ın Mucidiydi
Birkaç yıl önce Avrupa Birliği müzakereleri için ülkemize gelen yetkililer bu kanunu görünce, hele de anayasanın güvencesi altına alındığı söylenince hayretler içerisinde "Şapka Kanunu'na neden ihtiyaç duydunuz ki?" diye safça sormuşlardı. Bizimkilerin ne cevap verdiklerini bilmiyorum; zevahiri kurtaracak bir cevap verdilerse bile şapka uğruna bu milletin evlatlarının binlerce yıl hapis yattığını, onlarca vatandaşın kellesini kaybettiğini eminim söylemek akıllarına gelmemiştir.
Sayfa 122 - Timaş YayıneviKitabı okudu
Oysa o, "Ben unutulan çocukları hatırladım." diyordu yazısında ve devam ediyordu: "23 Nisan vesilesiyle parklarda, müsamerelerde hemcinsleri olan çocukları eğlendirirken onların sabahtan akşama kadar bir parça kuru ekmek için, hatta patronundan dayak yiyerek domuz gibi istismar edildiklerini hatırlatmak istedim."