"Aslında hiç değişmedin Mısır... Hala zindanlarında Yusuflar, başında Firavunlar var... "
Kimdi o biri vardı, 'değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.' diyen.. Ne bileyim siyaset yapmayalım fıtrata odaklanalım insan fıtratı imanla ne kadar kucaklaşırsa o kadar değişir, o kadar yenilmez bir halır diyoruz.. Fitnelere fesatlara iyiliklerle mukabele etmekten bahsediyoruz.. Biliyoruz tamam biz kaybetmedik.. Ama bu hadsiz ve fütursuz akınlara da bilenmiyorsa bir yürek atın o yüreği ölmüş o. Bunca zulüm, ölüm, kan kokusu zihninde bir yerlerde alacağın arabadan beğendiğin kadından daha önemli birşeyler var ve birileri onu benden çalıyorlar dedirtmiyorsa sahi o zihin neden var?
Sorgulamayacak mısın hala? Yahu bu kadar ölümü yalnızca geri kaldılar canım gibi absürt bir yalanla açıklamalarına müsaade mi edeceksin? Bizde 500 yıl bu Batı'dan ileri yaşadık teknik ve teknolojik manada... Kaçı çürüdü böyle zindanlarda söyler misin? Kaç çocuk ölümü vakası biliyorsun tarih sayfalarında...
Ama yok o ünlü var ya o frikik vermiş, git şehvaniyetini tatmin et sen. Patron kızar aman uyu işe geç kalma sen...
Bilmiyorum, yalnızca sindiremiyorum. Nefret ettiğim tek şeyse eli kolu bağlı kalmışlık hissi..
Ama yeise kapılmadan haykırıyorum.
La Galibe İlallah..
Baran Şimşek
Türkiye'nin bir bölgesel süper güç
olabilmek için hangi stratejik adımlar atması gerektiği, Kıbrıs sorununun nasil çözüleceği, şehir içi trafiği rahatlatmak için
alınması gereken önlemlerin neler olduğu türünden yüksek fikirler, neden bu konularda fikir istenmediği halde ayırdığımız zamanın hiç olmazsa zekâtini, namaz için yaratilmiş şu
insanların
“Sahi kaç veda kaldırabilir insan, diye düşündü. Tahmin ettiğinden çok daha fazlasını belki. Belki de tek birini bile değil. İnsan kalsa da gitse de asıl olan vedalardı.”
İstanbul'u bir roman kahramanı olarak görmek isterseniz genç bir mimar olarak ete kemiğe büründüğü Yarım Adam Romanının ilk bölümlerini burada okuyabilirsiniz:
1.Bölüm
Elli Beş Saniye
Tüm hayatı elli beş saniyede değişti. Elli beş saniye; yaşadıklarını anlayabilmesi için çok kısa, kaosla tanışmanın şiddetine dayanabilmesi içinse çok
Taş kaplı mutfağa ilk girdiğimde, ağzım bir karış açık kalmıştı. Bütün Şadbağ köyünü doyuracak büyüklükte olduğunu düşündüm. Altı gözlü bir ocak, buzdolabı, kızartma makinası, sayısız tencere, tava, bıçak ve mutfak aleti emrine amadeydi.
Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi ? Pekâlâ, ikincisine ? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi o? Atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?