Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kahire'yi ele geçiren Napoleon, ülkede yeni bir idari sistem teşkil etti. Bu sistem çerçevesinde hastaneler açıp posta hizmeti ve matbaa kuran Napoleon, salgın hastalıkların kökünü kazımak için hijyen düzenlemelerini devreye soktu. Sefer kuvvetine eşlik eden kimyager, biyologlar ve arkeologlardan oluşan bir bilim kurulunun desteğiyle tıkanan ve kapatılan kanalları açmak, Kahire'de sokak aydınlatma sistemi kurmak, yel değirmenleri inşa ettirmek ve eğitim kurumları açmak, Fransız generalin giriştiği diğer işlerdi.
Harari, günümüzdeki en büyük problemin salgın olmadığını üstüne basa basa söylüyor. Nefret, açgözlülük ve cehalet her zaman olduğu gibi yine en büyük düşman.
Reklam
Söz konusu dünya meseleleri olduğunda inkar, küresel bir salgın haline gelmişti.
18 Aralık 1912 "Şehirdeki sıhhi durum çok kötü. Kızıl, kolera ve dizanteri salgınları başladı. Çocuklarımız cesetlerle dolu olan Arda Nehri'nin suyunu içmekte. Bu çok tehlikeli bir şey... "
kalbim, dinamit kuyusu
Nicedir, Kahpe ağzında Bir salgın, Bir deprem gibi künyemiz Nicedir, Başımıza zindan dünyamız Biz ki, yarınıyız halkın Umudu, yüz akıyız Hıncı, namusu... Şafakları, Taaa şafakları Hey canım, Kalbim, dinamit kuyusu...
Sayfa 144
Reklam
Oğuzlar’dan mühim bir küme XI. asrın ortalarında Kara-Deniz’in kuzeyindeki topraklarda görüldü. Rus müverrihleri bunlara Tork, Bizans kaynakları da Uz demektedirler. Rus vekâyinâmeleri’nde onlardan ve Polovtsi (sarışın) dedikleri Kıpçaklar’dan ilk defa, 1054 yılında bahsediyor. Ruslar’ın, Peçenekler’i ve Kıpçaklar’ı dahil etmiyerek yalnız Uzlar’a Tork (Türk) demelerinin sebebi bilinemiyor. Uzlar’ın Kara-Deniz’in kuzeyine gelmelerine Kıpçaklar’ın sıkıştırmaları âmil olmuştu. Kıpçaklar, Kara-Deniz’in kuzeyinde Oğuzlar’ı sıkıştırmakta devam ederek onlardan çoğunun Tuna boylarına ve oradan da Balkanlar’a inmelerine sebep olmuştur. 1064-1065 yılında Tuna’yı geçen Oğuzlar birçok kollara ayrılarak Balkanlar’da geniş bir istilâ hareketinde bulunmuşlar, Trakya Makedonya ve, Selanik bölgelerini yağmalamışlardır. Ancak, birden bire başlayan soğuklar onlar arasında salgın bir hastalığın çıkmasına sebeb olmuştur. Esasen dağınık bir halde bulunan Oğuzlar’ı bu salgın hastalık zayıf bir duruma düşürdüğü gibi, eski düşmanları Peçenekler’in ve yerli halkın hücumlarına uğrıyarak pek çok zayiat verip, kuvvet ve ehemmiyetlerini kaybettiler. Uzlar’ın sağ kalanları Bizans tarafından Balkanlar’ın muhtelif yerlerinde ve bilhassa Makedonya’da, yerleştirildiler. İşte bu Uzlar’ın hayatı, sürüden ayrılan kuzunun âkibeti gibi, böyle hazin bir şekilde sona ermiştir. Bununla beraber Bizans hizmetine giren bu Uzlar’dan bir kısmının 1071 yılındaki Malazgird savaşında kardeşleri Selçuklu Oğuzları’nın saflarını katıldıklarım biliyoruz.
Minorsky, Hudud ul-âlem haşiyeleri, s. 316-317 / A.N. Kurat, Peçenek tarihi, 150-154, 187-188Kitabı okudu
Oğuzlar, hastalanan kimselerin (yakın akrabaları da olsa) yanlarına yaklaşmazlardı. Hasta onlara kul ve karavaşlar (câriye) hizmetlerdi. Yoksullar ise tamamen kaderleri ile başbaşa bırakılırdı. Bu husus, şüphesiz bulaşıcı ve salgın hastalıklara yakalanmaktan korkmaları ile ilgili idi.
Biz ayrıldık diye salgın başladı, biz ayrıldık diye denizler kustu, biz ayrıldık diye yandı ormanlar, iklim krizi çıktı biz ayrıldık diye.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.