Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yıldızlara varmak üzere yola çıkmış ama salgın hastalık saçan bir bataklığa girmişti.
Sayfa 410
O zamanlar içimdeki çocuk daha özgür, daha cesurdu. Dünya bu kadar soğuk değildi. Herkes yüreğiyle gülerdi birbirine. İnsan sesinden medet umulurdu. Eşyalar bir salgın hastalığa dönmemişti. Pencerelerin önünden başlardı gökyüzü ve toprak. Paylaşarak büyütürdü insanlar bir hazzı; paylaşarak yenerlerdi yalnızlığı. Kimse geri çekilerek tartmazdı ağırlığını. Kimsenin önemi zenginliğinden gelmezdi. İnsanın zenginliği güzelliğiydi. Aşk bir olanaktı iyilik için.
Sayfa 134
Reklam
Televizyonlara bakarsanız, salgınla mücadelede önemli gelişmeler sağlanmıştır, yakın bir gelecekte salgın tamamen kontrol altına alınacaktır, bu arada bir tedavi bulunmasında da son aşamaya gelinmiştir. Oysa dışarıda şahit olduğum hayat çok farklı, iyiye doğru herhangi bir gidiş göze çarpmıyor, tüm önlemlere rağmen hastalık yayılmaya devam ediyor.
Salgın üzerine bir tartışma programı bulmam on saniyemi bile almıyor. Hareket Partisi'nden bir milletvekili konuşuyor: "Biz neden şehirlerimizin koca koca bölgelerini karantina bölgesi diye ayırıyoruz, bir de oralara yiyecek götürerek resmen hastalığı besliyoruz?" Evet, doğru, neden? "Bu hastalık milletimizin başına sarılmış bir beladır?" Evet, sadece bizim milletimizin değil tabii ama bu da doğru. "Biz artık bu hastalığa karşı tıbbi araştırmalardan medet umamayız. Artık hümanist yaklaşımlarla bir yere varamayız?" Aynen katılıyorum. "Milletimizin düşmanlarını sevindirmekten başka bir işe yaramaz bu?" Bu, milletimizin düşmanları zırvasına da prim verdiğimi söyleyemeyeceğim ama bunun için milletvekilimi kıracak değilim, o öyle diyorsa öyledir. "Ben Anadolu'nun her yerini dolaşıyorum, milletimizle konuşuyorum, diyorlar ki 'benim de annem hasta, kardeşim hasta, oğlum hasta ama bu milletin kurtuluşu için feda olsun' diyorlar." Bunun üzerine soru geliyor: "Yani siz bütün hastaları imha edelim mi diyorsunuz?" "Hayır, öyle bir şey demiyorum" diyor ama aslında onu demek istiyor.
En gözdesi de, kapıcıdan manava kadar herkesten duyacağınız şey, aslında hastalığın çaresinin bulunduğu ama devletin bunu gizlediği. Çünkü salgın devam ettiği sürece herkesi daha kolay kontrol altında tutabiliyorlar. Normal şartlarda kontrol edilemez bir kapıcıyla ve ele avuca sığmaz bir manavdan öğreniyorsunuz bunları. İnansam mı? Ne fark eder?
Çağdaş dünyayı fetihler, salgın hastalıklar ve soykırımlar yoluyla biçimlendiren şey eşit olmayan halklar arasındaki karşılıklı ilişkilerin tarihidir.
Reklam
Salgın başladığı gibi ansızın bitti, hasarın niceliği de hiçbir zaman bilinemedi; saptanması olanaksız olduğundan değil, kendi felaketimizden duyduğumuz utancın bizim en olağan özelliklerimizden biri olduğundan.
Sayfa 146 - Can YayınlarıKitabı okuyor
➤Maddi düzeyde yok olacağını bilmek, özellikle yakın çevreden birinin öte aleme göçünü yakından gözlemlemek, sevdiklerinin ölümünü yahut kendi yok olabilme ihtimalini hatırlatan travmatik bir olay yaşamak, bu normal endişeyi tetikler. İnsan faniliğiyle yüzleşerek büyür, olgunlaşır. ➤''Düz İnsan'' toplumun günlük rutinleriyle
İz Yayıncılık
O zamanlar binlerce kilometre uzaktan bile birbirimize havadan haberleşip konuşabilirdik. New York 'ta tuhaf bir salgın hastalıgının patlak verdiği haberi geldi.
Dünyaları; rahat yaşamalarına, akıllı, erdemli ve mutlu olmalarına izin vermiyordu. Anneler ve aşıklar, uymak üzere şartlandırılmadıkları yasaklamalar, baştan çıkaran ihtiralar ve yalnız pişmanlıklar, salgın hastalıklar ve sonsuz yalnızlaştıran acılar, belirsizlikler ve yoksulluk: işe bütün bunlar onları güçlü hislere zorluyordu. Böyle güçlü hislerle (güçlü ama tek başına; umutsuz, bireysel bir yalnızlık içinde), nasıl istikrarlı olabilirlerdi?
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.