Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kimse sandığı kadar dayanıklı değildir, herkes bir gün incinir.. Murathan Mungan
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
Reklam
Plato'nun ünlü mağara alegorisi;
Bir mağaranın içinde, dışarıdan gelen ışığa arkalarını dönük olarak ömürlerini geçirmiş olan insanların tek gördükleri önlerine vuran hayvan, insan ve nesne gölgeleridir. Gerçek formunu hiç görmemiş bu insanlar için tek gerçeklik bu gölgelerdir. Hapis olan kişilerden biri bir gün aniden serbest kalır. Mağaranın dışındaki dünya ile karşılaşır. Tamamen ışık ile yani gerçek ile tanışan bu kişinin gözleri neredeyse körlük yaşar. Zamanla şimdiye kadar gerçek sandığı gölgelerin aslında gerçek olmadığını ve gerçeklerin birer karanlık yansıması olduğunu anlamaya başlar.. Hayatın gerçeğini anlayan bu kişi mağaraya dönüp diğer insanlara gölgelerin sahte olduğunu ve asıl gerçeğin dışarıda olduğunu anlatmaya çalışır. Ancak dışarıyı hiç görmeyen bu insanlar anlatılanı idrak edemezler ve kızgınlıkla karşı çıkarlar.. Platon, mağara alegorisi yani benzetmesinde bir şeyleri anlamaya başlamış olan filozofların bunu halka anlatamayışını örneklemek istemiştir. Bu metafor günümüz dünyası ve düzeni içinde hala geçerlidir. Çünkü insanlar anlayabildikleri kadarını kabul edip kendi anlayışlarının ötesinde anlatılanları kabul etmezler. Bu yüzden gerçekleri anlatanlar bir şekilde toplum içinde baskı altına alınır. Işığı gerçeği görmek, doğruyu duymak rahatsız edicidir. Bu yüzden zihin karanlığı ve esareti seçer. Cahillik mutluluktur..
Esrar-ı Havas
İsmail Bağırtlak
İsmail Bağırtlak
Esrar-ı Havas
Esrar-ı Havas
Herkes okusun istiyorum bu kitabı, herkes📌 Okuduğum bütün kitapları bir tarafa koyup Esrar-ı Havası diğer tarafa alıyorum. Çünkü ben şimdiye kadar bu kadar iyi bir kitap okumadım. Bana günlerce beyin fırtınası yaşatan bu kitabı nihayet paylasiyorum sizlerle. Okuyan herkesin etkisinden uzun süre çıkamayacağını da iddia ediyorum,
sevdiği birisi tarafından yarı yolda bırakılan birisi artık dünyaya da eskisi gibi bakmayacaktır. çünkü her bir kopuş, yeni bir bakış açısı demek. ayrılığın belki de en sevimli yanı bu; "insanın şimdiye kadar değişmez sandığı kadim inançlarını bir gecede değiştirivermesi."
sevdiği birisi tarafından yarı yolda bırakılan birisi artık dünyaya da eskisi gibi bakmayacaktır. çünkü her bir kopuş, yeni bir bakış açısı demek. ayrılığın belki de en sevimli yanı bu; "insanın şimdiye kadar değişmez sandığı kadim inançlarını bir gecede değiştirivermesi."
Reklam
Kendi sesinden (Ahmet Oktay) youtu.be/_mXi1EQ_HME?fea... "Bahçe sustu. Göçe hazırlan! Göçe hazırlan! Usulca kapat Ahit Sandığı’nı, sürgünden sürgüne dolaştırdığın. Tamamlanan söz zamanda içerilmiştir: Yiter de bulunur da: Çocuksuz bir bayram yerinden geçerken (o hüznü gezdirdin kalbinin üstünde yıllarca bir muska gibi) ve
Hayattaki hedefim köpeğimin sandığı kadar iyi bir insan olmak.
Eğer geliyor ise durduk yere anılar aklına anıların sahibine mi kızmalı? Yoksa orada yaşanmışlıklar olduğunu bile bile oraya giden ayaklarımıza mı? Unutamıyorsak geçmişi iz kaldıysa deride ne yapmalı o zaman başımızı önümüze eğip kabullenmeli mi yoksa baş kaldırıp üstüne üstüne gitmeli mi? Herkesin sandığı kadar güçlü değilsek peki insanlar daha fazla üstümüze gelmesin diye göstermeli miyiz? Ya da güçsüz halimizi görmesinler diye rol mu yapmalıyız? Bir insan canı yanarken ne kadar güçlü durabilir dışarıya karşı ne kadar sabır gösterebilir onların yüzsüzlüklerine. Maskesini hep en iyi yapıştırıcı ile mi yapıştırmalı yüzüne. Kırgın bir insan ne kadar sürede iyileşebilir ne kadar zaman ne kadar insan gerekir eski hali dönsün diye? Bazen çok dolu oluyor kafam kendi sesimi duyamayacak kadar dolu yazdıklarımı okuyabilecek ama idrak edemeyecek kadar dolu. İçimdeki hevesleri anıları güzel insanları öldürmek sandığım kadar zor olmadı hiç bir zaman. Ben bilmiyordum ki asıl zor olan tutmam gereken yasmış. Bana yanlışta yapılsa ihanet de edilse öldürmek zorunda kaldığım şey ne kadar kötü de olsa ister istemez gerekiyormuş yas tutmak. Üzülmek gerekiyormuş arkasından uykusuz kalmak yazmak istemek ama yazamamak nefes almak istemek ama alamamak hayata devam etmek istemek ama edememek. Kendi bedenimin bana haram oluğu gecelerde o beni üzen anıları özlemek...Titrek ellerimle bir çıkış yolu aramak lazımmış bazen..
Son birkaç yıldır çeşitli nedenlerle nasip olmayan teravih namazı, elhamdülillah bu Ramazan ayı ilk gün hafif sağlık sorunlarım nedeniyle nasip olmasa da bugün oldu. Bu kadar sevinmiş olma nedenime gelince uzun süre insan rutin sandığı ne varsa ıraklaşınca, o hasret kalınan neyse burunda tütüyor. "Vap mi mi vap mi mi:))"(Sessize alınmayı
1.152 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.