Eskiden padişah ve vezir dalkavukluğu ne ise, bizim demokraside halk dalakavukluğu da o! Zat-i Akdes-i padişahi yerine haşmetlü seçmen! Okumak bilmez ama Sarbon felsefe hocasına sağduyusu ile taş çıkarır, okul görmemiştir ama tarlada elleri nasırlana nasırlana bizim liselerde öğrendiğimiz gerçekleri kavramıştır. Bizde halkçı bu. Halk düşmanı da okuma yazması olmayana cahil diyen!
Biz halk düşmanları da bu memleket köylüsünün bir gün önce Danimarka köylüsü gibi ileri, hür, mesut olmasını istiyoruz. Köy enstitülerini arayışımız bundan! Köyü yobazlık elinden kurtarmaya çalışmamız bundan! Halk dostu ise onu olduğu gibi bırakmak isteyenler!Çocuğunun beynini hafız okullarından çürütmesine ses çıkarmayanlar! Kız çocuğunu okula göndermemesine hak verenler! Halkçı bunlar!
Hayır, bunlar sömürücü, bunlar sömürgeci! Hollandalı yakın zamanlara kadar pençesi altında tuttuğu Endonezyalıya ne gözle bakmışsa, bizim politikacının oy verici Türk köylüsüne bakışı bu! Zorla da olsa sıtmalıya kinin verenle üfürükçüye gönderen arasındaki fark!
( kitabın ozeti niteliğinde)
“-mustafa mond üçüyle de el sıkıştı; fakat konuşmasına vahşi'ye hitap ederek başladı. "demek
uygarlıktan pek hoşlanmadınız, bay vahşi," dedi.
vahşi, denetçi'ye baktı. kendini yalan söylemeye, kabadayılık taslamaya, somurtkan bir biçimde
tepkisiz kalmaya hazırlamıştı; fakat denetçi'nin yüzündeki güleryüzlü
"Amerika gerek Çin’in gerekse Hindistan’ın nüfusunu yakın bir gelecekte “mikrop harbi”yle azaltma peşinde. Çin’i bir milyarın Hindistan’ı ise beş yüz milyonun altına indirecek tedbir “şarbon mikrobu” hadisesinde sabit olduğu üzere mikrop üretimiyle gerçekleşecektir.
Bazı insanların yemek biçimleri açık şekilde zararlıdır. Dünyanın çeşitli bölgelerinde görülen şarbon hastalığından ölmüş bir sığırın yenmesi gibi Inuitler fok balığını pişirmek yerine ham olarak yiyerek sayısız botulizme bağlı ölüme yol açmıştır
Dirikesim. Esirler üzerinde biyolojik silahların test edilmesi. Şarbon. Hıyarcıklı veba.El bombalarının,alev makinelerinin de test edilmesi.
Biz bu silahlari Çinlilerde denedik, Amerikalılar da Korelilerde denemek istiyor.
Yaralı Amerikalı esiri ameliyathaneye götürdüğümde bana güvenmişti, oysa profesör İşiyama onu diri diri, uyuşturmadan kesti, kalbini söktüğünde hala atıyordu. O esir bana niye güvenmişti biliyor musun? Üstümdeki beyaz önlüğümün,ona yardım edeceğim anlamına geldiğini düşünüyordu.
İkinci Dünya Savaşı'nda Japonlara esir düşen cerrah Dorrigo Evans'ın gözünden savaş. Japonların canilikleri,daha doğrusu savaşın korkunç yüzü.