Bu kitap bence sürekli savaştan, hastalıktan, doğal afetlerden korkmuyor gibi davranan erkeklerin iç yüzünü gösteriyor.
Ya da kahramanımız gerçek duygularını ifade etmekte, insan olduğunu kabul etmekte aşırı cesur -farkında olmadan tabi.
(Zaten oldum olası anlamam askere gitmiş erkeklerin savaş filmlerinden ne haz aldıklarını...)
Savaşın anlamsızlığı, soğukluğu,mantıksızlığı bu kadar güzel, yalın ve sert çıplaklığıyla anlatılabilirdi.
"Yüzyıl savaşlarında ölen askerlerin isimlerini biliyor musun? Hiç öğrenmek istedin mi?" diye serzenişini hiç unutmayacağım, Bardamu!
Kendine bir hayat kurma çabası, tam kahraman olacakken anti-kahraman olması...
Itiraf ediyorum; bir bölümde sıkıldım, bu kadar uzatmasaydı dedim. Ama belki de Bardemu'yu anlamanın kaçınılmaz bir yoluydu o.
Ayrıca, bir dilci olarak, çevirmenin hem metnin öz yapısına sadık kalması hem de Türkçeyi harika bir şekilde kullanması, sanki "Berdamu Türkçe konuşsa işte tam böyle konuşurdu" dedirten çevirisini de anmadan geçemeyeceğim.
Nihayetinde iyi ki okumuşum dediğim kitaplardan oldu.