Tek tük atıştıran yağmur damlaları arabaların üstünü örten kalın bezlere, hasırlara çarpıyor, ara sıra esen sert rüzgâr akıbetlerinin ne olacağını düşünen muhacirlerin yüzünü adetâ okşuyordu. Hazânla birlikte sararan yapraklar rüzgâra kapılıp ötelere savruluyordu. Bu ötelere savruluş, muhacirlerin Rumeli'den, Balkanlardan savruluşuna çok benziyordu...
"Ey hamûş! Bana bir yara bağışla özü huş, Bağışla ki durulsun bu sonsuz savruluş."
Sayfa 78
Reklam
İnsanı ağır yaralayan her ne varsa,yaşanıp bittiği anda ki acısıyla kalabilseydi, tahammül gücümüz ayakta durmamıza yetebilirdi.Öyle kalmadığını öğreneli çok zaman oldu.O keskin acı,o yaralayıcı savruluş hafızamızın korunaklı odalarında ilk andaki kadar taze,ilk andaki kadar sarsıcı,ilk andaki kadar kederli var olmaya devam ediyor.
"Ey Hamuş! Bana bir bağışla özü huş. Bağışla ki durulsun bu sonsuz savruluş."
Sayfa 78 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
plan yapma yorulursun kaderi tasarlama boşuna suya düşer planların gözün uymaz olur kaşına sana boynunun bilmediği bir eğimle gövdene teslim olacak bir duruş gerek bilme. bilirsen kovulursun sana cehaletle unufak olacak bir savruluş gerek
Bu kaçıncı sonbahar aynı yazın ardından Kaçıncı vazgeçiş bir sevda masalından Bu kaçıncı sonbahar aynı yazın ardından Kaçıncı savruluş yalnızlık rüzgârıyla... (Tuna Kiremitçi)
Reklam
128 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.