“Yaşam ve ölüm, kelimelerle tanımlayacağımızdan öte, çok uzun zamandır birbirine aşıktır. Yaşam, ölüme sayısız hediyeler gönderir... Ve ölüm onları sonsuza dek saklar.”
"Hepimizin içinde, hayatta kalmak için mücadele eden bir içgüdü var. Ne var ki, hepimizin içinde bir de gizli bir ölüm arzusu var ve bu arzu kendini haklı çıkarmak için sayısız bahane buluyor."
Füruğ Ferruzhad - Güneş Doğuyor
Bak nasıl içinde gözlerimin
Eriyor damla damla keder
Karanlık ve isyancı gölgem nasıl
Tutsağı oluyor güneşin
Bak
Yokoluyor tüm varlığım ve beni
Aşkın başlangıcı "görme", sonucu "bakma"dır. İlk görüş anında başlayan ilginin sırasıyla sevgiye, bağlılığa, kalbin erimesine, tutkuya, özleme ve nihayet aşka dönüşmesinin bir tek gayesi vardır; sevilenin yüzüne bakabilmek, o ilk görüş anının lezzetini ve hazzını derece derece artırarak kemale erdirebilmek.
Görmekten bakma derecesine yükselebilmek için aşkın binbir türlü tecellisi, sayısız çile durağı, firkat, hicran ve hasrete adanmış elemleri vardır ki, bunların her biri âşıkı kabalıklarından yontar, ruhunu arıtıp billurlaştırır ve en son noktada doya doya "bakma" eylemi için onu hazırlayıp sevgili huzuruna çıkartır.
Aşkın "bakma"dan sonraki durağı “tapma"; yani sevenin sevilene kul olmasıdır.
Yaşamı, askerlik mesleği, savaşlar, devrimler, halka hizmet ve sayısız politik mücadele ile geçmiş, ülkesine yeni bir çağ açan büyük lider, Mustafa Kemal Atatürk
Çocuk hasreti çektiğini, bir çocuğu olmasını istediğini, hayvanları ne kadar çok sevdiğini halkıyla nasıl güçlü bir bağ kurduğunu.
Ne kadar Latif ince ruhlu olduğunu
hayvanları ne kadar çok sevdiğini bizlere hiç anlatmadılar okuduğum en güzel Atatürk kitabı.