Vermedin bir siyah fotoğrafını
Ya da bir hâtıra parmaklarından
Beni bir kaygısız kral mı sandın
Hangi düşmanımın sözüne kandın
Götür, senin olsun bütün ihtişam
Gece mahkûmuna kalır mı akşam
Bin bir türlü kokuyorsa yaylalar
Siyah gözlerine beni de götür
Baharın koynundan koparıp sana
İpek bir mendile sardığım yüreğimle
Şehzade gülleri gönderiyorum
Umutlar kalıyor; ben gidiyorum
Perdeler kalkıp da sabah olunca
Aldırma Aras’ın öyle bulanık
Öyle mahzun aktığına
Palandöken yine sisli, aldırma
Ben hem sise, hem çamura alıştım
Senelerdir bu acıyla buluştum
Mutluluk ne zaman çıksa karşıma
Yalnızlık bir zindan, çöker başıma
o şehrayin fakat çıkar mı akıldan
çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
sırılsıklam aşık incesaz
kadehlerin mehtaba kaldırılması
adeta düğün
hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün
Ey ehl-i 1K; şu karanlık leylin zindanvâri sînesinde, gafletten hamaklar tesis edip lâlettayin rakslar refâkatinde, nefsinizin bedbîn ve miskin cihetlerini eğlendirmek yerine; elinizde kitaplar, kalbinizde tecessüs ve dimâğınızda ilim aşkı ile, ruhunuzun nikbîn taraflarını tenvîr eylemeniz, takdire şâyân ef'âl cümlesinden olmaktan mütevellit, ben fakir de, bu şehrâyin-i ilm ü faziletten nasipdâr olmak arzusiyle bu mübarek sitede ikâmet eylemekteyim... 😆
Sen ki kendinden uzak binlerce tepedesin
Bir kentin alınışını seyreden, onurlu
Eski bir askerle iç içesin
Kent alındı, gece şehrâyin
Uzandın bitkin yatağına
Sürüp dursa da dışarıda
Bıkkınsın, içindeki şenliği itersin.
Sürekli utkulardır mutluluk
Sustukça duruldukça yitersin.
Sabahtır sümbüller açmış çadırında
Ellerin bir başka kentin varışlarında