Gül gül dedi bülbül güle; gül gülmedi gitti.
Bülbül güle gül bülbüle yar olmadı gitti…
Laedri
Bülbül; âşık, çilekeş, mecnundur. Gül ise maşuk lakin zalim. Ne önemi var ki güzelliğinin, bende bu aşk olmasa. Gül, bülbülün kanını iştahla emer de, bülbülün çığlıklarına kulak vermez. Bülbül bütün kanını akıtır. Gül de bülbülün kanının bir damlasını dahi toprağa düşürmeden kana kana içer. Bülbül aşkı için ölür de gülün goncası açar!
Gül gül dedi bülbül güle; gül gülmedi gitti. Bülbül güle, gül bülbüle yar olmadı gitti…
Ey! Gül, bir kez gülüverseydin ne olurdu sanki bülbüle. O kadar aşk namelerini, o kadar divane halleri bir kez görüverseydin ne olurdu? Bir tebessüm, bir güzel söz etseydin ne olurdu o biçare divaneye. Bak: o eridikçe sen açtın, o yandıkça sen rengine renk kattın. O ise hem canından oldu, hem canandan. Onunla tamam oldun, ”gül” oldun. Onun kanıydı seni böyle değerli kılan “gül” yapan?
Gül gül dedi bülbül güle; gül gülmedi gitti. Bülbül güle gül bülbüle yar olmadı gitti…
An gelir, mihri can değer de solar senin de benzin; bülbülün ahı tutar da, türkü olursun dillerde, ağlar kırık sazım. Altının ayarını sarraf bilirmiş. Bülbülü yar ağlattı, aldı başını gitti. Neye yarar bülbül olmadan kan kırmızı rengin. Gülizarlar diyarında şimdi bülbül, sen bir başına.
Gülizar: gül bahçesi
Mihri can: sonbahar