Selamın bir tek tanıştıklarımıza, bir şeyler paylaştıklarımıza verileceğini zannetmek gibi bir yanılgı var. Aslında biz, yanımızdan usulca geçen insanlarla, bir şeylerin çok daha ötesinde bir şeyler paylaşıyoruz. Kaderimizi, imtihanımızı ve dinimizi paylaşıyoruz onlarla ama bu gerçeği unutuyoruz. Kasıtlı olarak unutturuluyor belki de...
Sayfa 31 - Nesil Yayınları - 2. BaskıKitabı okuyor
Tutunamayanlar romanında intihar ederek yaşamına son veren Selim Işık, güncesinde şunları yazar: Bana kalırsa insanlarla arasında isteyerek bir uçurum yaratıyordu Selim. Onları imkansızlığa itiyordu, milyonlarcası için doğru saydığı düşüncelerini, duygularını bir kaç kişinin bozmasını istemiyordu. Onları da bizim gibi imkansızlığa mahkum ediyordu. Hep kuşkuluydu, her zaman kötü bir şeylerin olmasını bekliyordu. ‘Sonu gelmez benim gibiler için, hiçbir şeyin sonu iyi gelmez.’
Reklam
Sıradanlık
"Bak büyük kötülükleri 'sıradan' insan işler. Kendi iradesini devre dışı bırakır. Zira özgürlük filan istemez. Çünkü özgürlük, sorumluluk demek. Sürüye tâbi olur. Üstlere itaat eder. Emirleri uygular. Ahlakı, harici ve hazır bir ürün sayar. Güçlüyü haklı zanneder. Ona göre 'riayet=erdem'dir. Vicdanı istop etmiştir. Reddetmeyi ayıp, itirazı günah, isyanı suç beller. Zamanla, itirazı ve reddi de isyan affeder . 'Sus' derler susar, 'Otur' derler oturur, 'Çalış' derler çalışır, 'Öldür' derler öldürür. Onun nazarında iktidar; meşru, makul, makbul, muteber, mükemmel, mübarek, mukaddes, muhteşem... şeylerin kaynağı veyahut temsilcisidir. Düşünmeyi, sorgulamayı, eleştiriyi ihanet bilir. Kafiyeyi, bir sözünün doğruluğunun delili sanır. Düşmansız bir hayat tasavvur edemez. Hasımlarca dışarıdan ve hainlerce içeriden kuşatılmıştır. Daimi bir tehlike karşısında, açık ve örtülü tehditler altında, bariz ve gizli tuzaklar arasında, muazzam bir 'dava'[!] yükünü taşır. Kendi tarafını kesinlikle haklı, iyi ve üstün, karşısındakileri ise bâtıl, müfsit ve habis kabul eder. Şiddeti meşru görür. Gönül rahatlığıyla tereddütsüz hatta kıvançla suç işler. Duygusaldır. Hamasete müpteladır. Sembollere, sloganlara, ritüellere bayılır. Sorgusuz sualsiz adanmayı, fedayı, sadakati yüceltir_"
Sayfa 76 - Murat Menteş -Hakan Günday diyaloğuKitabı okuyor
Madem ki bugün bütün bir gezegen aynı görüntülere, aynı seslere, aynı ürünlere ulaşabiliyor, bu görüntülerin, bu seslerin, bu ürünlerin bütün kültürleri temsil etmesi, herkesin bunlarda kendini bulması normal olmaz mıydı? Her toplumun içinde olduğu gibi, küresel düzlemde de, ötekilerin arasında yaşayabilmek için hiç kimsenin, utançla dinini ya da rengini ya da dilini ya da ismini ya da kimliğini oluşturan herhangi bir öğeyi saklamak zorunda kalacak derecede kendini hakarete uğramış, alaya alınmış, değer verilmemiş, "umacı gibi gösterilmiş" hissetmemesi gerekirdi. Herkesin başı yukarda, korkusuzca ve hınç duymadan aidiyetlerinin her birini içine sindirmesi gerekirdi.
Sıradan şeylerin bilgisine bile sahip olmayan kişi, insanlar arasında bir vahşidir. Yalnızca insanla ilgili me­selelerde doğru bilgiye sahip olan kişi, vahşiler arasında bir insandır. Fakat aklın enerjisiyle bilinebilecek olan her şeyi bilen kişi, insanlar arasında bir Tanrı'dır.
Kısa zamanda kahramanlık, ahlaki düşüncelerimde birinci sıraya geçti. Savaşa ve askerliğe ait şeylerin tamamını her türlü kaynaktan toplamaya başladım. Bu, aynı zamanda bir gerçeğin ortaya çıkışıydı ve bazı sorular aklımı karıştırmaya başladı. Öyle ya, bu savaşları yapan Almanlarla diğerleri arasında fark var mıydı? Babam dahil bütün Avusturyalılar neden bu savaşa katılmadılar? Bizler (yani Avusturyalılar) diğer Almanlarla aynı değil miydik? Bu sorular beynimin içinde dönüp duruyordu. Sonunda bütün Almanların Bismarck Hükümeti'ne dahil olmak saadetine sahip bulunamadıkları hükmüne vardım.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.