Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İtir-af
Birgün bir Sibirya kurdum olursa adı Şuppiluliuma olucak. Kedim olursa Kleopatra koyucam adını Ve zaten Jessica diye bir ejderham var.
Nastasya Filippovna' nın hiçbir şeye, kendine bile değer vermediği açıktı. Bu bakımdan Nastasya Filippovna onu mahvedebilir, cinayet suçuyla Sibirya' ya sürülme pahasına da olsa sırf nefret duyduğu bu adamdan hıncını almak için her şeye katlanabilirdi.
Reklam
Körpenin hayatını korumak için Orta Asya, Altay ve Sibirya Türklerinde, günümüzde de köpekle ilgili inançlara uyulur. Osmanlı Türklerinde ise, çocuğu kötü ruhtan korumak için ona, it, itbaba, itkulu, italmaz vs. isimler verilirdi. İsimleri bu şekilde olan çocukların canını Azrail'in almayacağı kabul edilirdi.
Sayfa 27 - Akçağ YayınlarıKitabı okudu
365 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Özetle; Roman Diane adında bir kadının Lucien adında bir çocuğu evlatlık edinmesiyle başlar. Esrarengiz bir kaza Dianeyi bir bilinmezin icine ceker ve onu Moğolistan'a Güney sibirya ya bizdeki adi duha Türkleri olan Tseven halkına götürür. Polisiye türünden bir roman olan bu kitap içerik olarak fiziksel ve psikolojik şiddet, coğrafi özellikleri anlatma, şamanizm gibi konulara değinmiştir. Keyifli okumalar dilerim Not : Bazı olayları anlatırken akla mantığa sığmayan saçmalıklar da mevcuttur.
Taş Meclisi
Taş MeclisiJean-Christophe Grangé · Doğan Kitap · 20188,4bin okunma
Sakallı bir anarşist olan Kropotkin, aynı zamanda büyük ayrımın bir doğa bilimcisiydi. 1902 yılında yazmış olduğu Mutual Aid (Karşılıklı Yardımlaşma) isimli kitabında, var olma mücadelesini herkesin herkese karşı olduğu bir durum olarak değil, organizma yığınlarının düşman bir çevreye karşı yürüttükleri mücadele olarak değerlendirmiştir. Dayanışma
Sayfa 56 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Trablusgarb yani Fizan dediğimiz bölgeye bakın; Fizan bir yakıştırma çünkü Fizan güneydeki sancaktır. Fizan sürgünü, bizim hürriyet edebiyatında çok yer tutar. Âdeta Rusya'nın Sibirya'sı gibi...
Reklam
Afrikalı olsun, Sibirya bozkırlarının veya Melanezya adalarının yerlileri, Avustralya çöllerinin göçebeleri, Yeni Gine ormanlarının yerleşik çiftçileri olsun, ilkel halklar her zaman savaşa tutkuyla bağlı insanlar olarak takdim edildiler;
"Biz, kadınların sevgisi, duru bir sevgi değildir." diye devam etti. "Kime ihtiyacımız varsa, onu severiz. Sizin, annenizi düşünmenize bakıyorum da... Ona ne ihtiyacınız var? Ya ötekiler! Halk için acı çeken, hapislerde yatan, Sibirya'ya sürülenler, orada ölenler ya da asılanlar! Gece vakti, karda, çamurda, yağmurda yollara dökülüp bizi görmeye gelen genç kızlar! Kim onları böyle davranmaya sürüklüyor? Çünkü seviyorlar, temiz ve saf bir sevgiyle... İnanıyorlar. İnanıyorlar Andre
Cadılar
Mahkeme kayıtlarından halk geleneklerine dönecek olursak, Orta Balkanlarda cadıların kökenine dair bazı mitolojik efsanelerle karşılaşırız. Bilhassa Salvojina'daki hikayeye göre, Tanrı, Adem ile Havva'yı Cennetten kovduktan bir süre sonra onlara acıdı ve ne halde olduklarını görmek istedi. Çifti, o zamana kadar oniki çocukları olmuştu fakat gerçek sayıyı söylemekten utandıkları için, Tanrıya yalnızca altı çocukları olduğunu söyleyip ona altı tanesini gösterdiler. Tanrı, onlara şöyle dedi: "Görünenlerin sayısı kadar görünmeyenler olsun." O andan itibaren, gizlenen çocuklar görünmez oldular. "Onlar, elfler ve cadılardır. Bugün de en az görülenler kadar görünmeyen insanlar mevcuttur, çünkü görünmeyenlerde tıpkı biz görünen insanlar gibi doğarlar ve ölürler." Benzer şekilde uzak geçmişte, Zagreb'de ne kadar "çim ve yaprak" varsa o kadar da cadı olduğu söylenirdi.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.