Nazım Hikmet
Nazım'ın bir Paris gezisinde yaşanan müthiş bir olay var: O zamanlar Abidin Dinolar Seine Nehri kıyısında, asansörsüz bir evin yedinci katında oturuyorlarmış. Moskova'dan gelecek olan büyük şaire, güzel bir memleket sofrası hazırlamışlar ama kalp hastası olduğu için o yedi katı çıkmasından kaygılanıyorlarmış. Şöyle bir çözüm bulmuşlar sonunda: Her kata iki sandalye yerleştirmişler. Yaşar Kemal, Nazım'ı getirecek, sonra her katta mola vererek anlattığı hikayelerle onu oyalayacak, böylece Nazım'ın merdivenleri dinlene dinlene çıkması sağlanacakmış. Öyle de olmuş. Yaşar Abi memleket hasretiyle içi yanan Nazım'a her katta hikayeler anlatmış. Bu olay bende hayranlık uyandırmıştır hep; ne güzel roman olur diye düşünmüşümdür. Adı belli: Yedi Kat Hikayeleri. Bölümler de belli: Birinci Kat, İkinci Kat, Üçüncü Kat... Keşke yazsaydı.
Hepsi son nefesini vermiş, sen hariç, sen bile tamamen değil. Gözlerindeki ilâhî ışık hariç, Göğe çevrili gözlerindeki ruh hariç. Onları gördüm ben, dünyaya bedeldiler benim için Onları gördüm ben, saatlerce baktım onlara. Onları gördüm sadece ay batana kadar, Ne çılgın gönül hikâyeleri yazılı; uzanıyor Görünür, billur, kutsal gezegenlerde. Ne karanlık bir ızdırap! Ama nasıl da yüce bir ümit! Nasıl da sessiz ve dingin bir gurur denizi! Nasıl da cüretli bir hırs! Ama nasıl da derin, Nasıl da dipsiz bir hacim aşk için!
Reklam
En iyi hikayeleri ölüler anlatır Ölülerin anlattığı hikayeler İnşirah suresi gibi insanı ayartır.
Şimdi büyüdük masal sona erdi Sona erdi güneş hikâyeleri Bilmem neyin nesidir Samanyolu dedikleri Bilmem neyin nesi
En iyi hikayeleri ölüler anlatır Ölülerin anlattığı hikayeler İnşirah suresi gibi insanı ayartır.
YAZISIZ MEKTUP
Derler ki: -"Düğün var falanca yerde. Kazanlar dolusu pilavla zerde! Galiba şimdi de yemek zamanı..." Görmeyin Hoca?daki heyecanı. Bir anda zihni allak bullak olur. Ne yapsa da gitse düğün evine? Düşünür taşınır, çareyi bulur. Çabucacık bir zarf alır eline; Alı al moru mor, kapıya damlar. Açıp ne istediğini sorarlar. -"Bir mektubu var da ev sahibinin; Onu getirmiştim..." -"Eh! Buyrun, girin." Sırtında samur bir kürk, görünür ev sahibi. Hoca zarfı eline tutuşturduğu gibi Geçer kurulur sofranın başına; Çala kaşık dalar düğün aşına. Adam bakar bakar zarfın üstüne; Sonra Hoca'ya der ki: -"Yahu, bu ne? Üzeri yazılı değil bu zarfın." Hoca içine gömülüp hoşafın: -"Aceleye geldi, der, af buyurun; İçi de yazılı değildir onun."
YKY - DOĞAN KARDEŞKitabı okuyacak
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.