Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gregor Samsa bir sabah kötü bir rüyadan uyandığında, kendini yatağında korkunç bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” Daha ilk cümlesiyle bile kitabın sonunu merak ettiren bir konu… Sayfalar ilerledikçe Gregor’un hayatına bir böcek olarak devam etmeye çalışmasına ve ailesinin, yakın çevresinin bu durum karşısındaki bocalamalarına tanık oluruz.
Günaydın
Kapalı duran penceremden Odama giren sabah güneşi Günaydın diyor Sandalyanın sırtında ceketim Dün gece olup bitenleri unutmuş Uzun etme diyor işte Ve bir mırıltı Kulağımın dibinde Ben başlıyan günüm Aydınlığı getirdim sana İnsanoğlu Hadi kalksana Peşinden lâfa karışıyor pencere Günaydın Muzaffer Bey Sokaklar seni bekliyor -Sokaklar beni bekliyormuş- Günaydın.
Reklam
Güller bir ağızdan: -Günaydın, dediler. Küçük Prens onlara baktı. Hepsi de kendi gülüne benziyordu: -Kimsiniz, diye sordu; şaşırmıştı. -Bizler gülleriz, dediler güller. -Ah, dedi Küçük Prens. Yüreği üzüntüyle doldu. Çiçeği evrende bir eşi daha bulunmadığını söylemişti. Oysa işte bir tek bahçede bile ona tıpatıp benzeyen beş bin çiçek vardı! ... Sonra da şunlar geldi aklına: "Eşsiz bir çiçeğim var diye kendimi zengin sanırdım. Oysa sıradan bir güle sahipmişim." ... (...) Küçük Prens, güllere bir daha bakmaya gitti: -Siz benim gülüme hiç mi hiç benzemiyorsunuz. Şimdilik değersizsiniz. Ne sizi evcilleştiren olmuş, ne de siz kimseyi evcilleştirmişsiniz. Tilkim eskiden nasıldı, öylesiniz. O da önceleri tilkilerden bir tilkiydi. Ama ben onu dost edindim, şimdi dünyada bir tane. Güller güç duruma düşmüşlerdi. -Güzelsiniz ama boşsunuz, diye ekledi Küçük Prens. Kimse sizin için canını vermez. Buradan geçen herhangi bir yolcu benim gülümün size benzediğini sansa bile, o tek başına topunuzdan önemlidir. Çünkü üstünü fanusla örttüğüm odur, rüzgârdan koruduğum odur, kelebek olsunlar diye bıraktığımız birkaç tanenin dışında bütün tırtılları uğrunda öldürdüğüm odur. Yakınmasına, böbürlenmesine, hatta susmasına kulak verdiğim odur. Çünkü benim gülümdür o.
Gövdesinin çapıyla karşılaştırıldığında acınası incelikteki çok sayıda bacak, gözlerinin önünde çaresizlik içersinde, parıltılar saçarak sallanıp durmaktaydı. ‘Ne olmuş bana böyle?’ diye düşündü. Gördüğü düş değildi. Biraz küçük, ama normal, yani içinde insanlar yaşasın diye yapılmış olan odası, ezbere bildiği dört duvarın arasında eskiden
Kapalı duran penceremden Odama giren sabah güneşi Günaydın diyor Sandalyanın sırtında ceketim Dün gece olup bitenleri unutmuş Uzun etme diyor işte. Ve bir mırıltı Kulağımın dibinde Ben başlayan günüm Aydınlığı getirdim sana İnsanoğlu Hadi kalksana Peşinden lafa karışıyor pencere Günaydın Muzaffer Bey Sokaklar seni bekliyor – Sokaklar beni bekliyormuş – Günaydın
“Günaydın sevgilim…” “Günaydın Bahtiyar, nasılsın?” “Şimdilik yaşıyorum.” “Merak ettim seni.” “Aklımdan çıktığın yok ki.” “Sürekli beni düşünemezsin.” “Arada bir nefes alıyordum.”
Reklam
Oyy, çok ponçik.. ((:
Hoşça kal demek istemiyorum, sen şimdilik kal, ben hoş ederim kötü olan ne varsa.
54 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.