Dünyada iki tür insan vardır: yaşayanlar ve yaşayanları seyredip eleştirenler. Seyretmek ölümü, katılmak ise yaşamı simgeler.
Güçlüysen savaş açtıktan sonra da bahane bulursun
18 Eylül 1931 tarihinde, Çin'in yarı bağımsız eyaleti Mançurya'da karargah kurmuş olan Japon imparatorluk Ordusu'na bağlı askerler Güney Mançurya demiryollarına karşı bombalı bir saldırı­ya geçiyordu. Görünüşe göre bombalı saldırı fazla bir tahribat yapmamıştı; rayların sadece bir met­re kadarlık kısmı zedelenmişti. Tahribat gözardı edilecek kadar az olduğundan hızla gelen bir tren tahrip edilmiş kısımdan hiçbir güçlüğe uğramadan sadece birkaç dakika rötarla rahatça ge­çebiliyordu. Bombalama kasten bu derece az zararla geçiştirilmişti. Demiryolları teşkilatı Japon­lar'ın kontrolünde olduğundan fazla zarardan kaçınılmış, bunun sorumluluğu Çinliler'e yüklen­mek istenmişti. Japon Ordusu Çin kuvvetlerine karşı saldırı düzenlemek istiyordu. Bunu yapmak için bahaneye ihtiyacı vardı ve bu da suçu Çinliler'e yüklemekle sağlanmış oluyordu. Böylece Man­çurya hareketi başlamış oldu. Bu hareket Japonya tarihinin yazdığı ve savaş bitiminde Japonlar'ın "Karanlıkların Vadisi" diye andığı çağa girişi simgeler.
Reklam
"Her şey semboldür," dedi. "Düşünen insanın yaşamı bir semboller sistemidir....Pagan inançlardan tek tanrılı dinlere, Budizmden Şaman dinine, Marksizmden Nazizme, milliyetçilikten enternasyonalizme, dinsel ya da ideolojik ne kadar inanç varsa hepsi sembollerle, simgelerle konuşur, simgelerle etkiler ve insanlar inançlarının simgeleri için birbirlerinin gözlerini oyarlar. İnançlar simgelerini yaratır ve simgeler inancın yerine geçmeye başlar. Çoğu zaman, inançlar uğruna değil, semboller uğruna savaşılır. Böyle budala bir yaratıktır işte insanoğlu."
Sayfa 288Kitabı okudu
“Dünyada iki tür insan vardır: yaşayanlar ve yaşayanları seyredip eleştirenler. Seyretmek ölümü, katılmak ise yaşamı simgeler.”
Sayfa 161Kitabı okudu
Guernica - Picasso
Resmin en önemli figürlerinden birisi de tam ortada yerde bulunan kırık bir kılıcı tutan etrafında çiçeklerin olduğu kesik bir kol. O kol kaybedilmiş bir savaşı simgeler. Toptan bir yıkımdır bu, yaşama dair ne varsa yok olur.
Sayfa 237 - Destek YayınlarıKitabı okudu
EY TAŞ BEKLEMEK NEDİR?
Beklenilen gelmez derler ki doğrudur. Çünkü beklenilen en beklenilmeyen anda gelir ve bu sebeple beklenilen etkiyi oluşturmaz. Aslında hayat bir geç kalma uğraşıdır. Ve insan en çok kendine gecikendir. Nasıl mı? Beklemek bir eylemdir. Bir şey yapmak demektir ama ana özelliği bir şey yapmayarak bir şey yapmaktır. Bu sebeple yanlış anlaşıldığı çok olur. Bekleme, umudun haymesinde büyür ve gelişir. Eğer umut yoksa kişi beklemeye ihtiyaç duymaz. Zira her beklenilen aslında mecazi bir Mehdi’dir. Kurtarıcılığı ve gelince her şeyin değişeceği düşüncesini doğuran umuttur. Beklemenin düşmanı ise gaflettir. Yani durumu kanıksamak ve beklediğini unutmak. Her kanıksama aslında boynu vurulan bir umudu simgeler ve bu katledilen umutlar kişide unutkanlık olarak tezahür eder. Unutmak ise beklenilenin beklenilmemesi ve dünya uğraşı içinde kendini dahi hatırlamamaktır. İşte tam da bu anda beklenilen gelir ve bu sebeple hiçbir şey değişmez. Hatta geldiğinin farkına bile varılmaz. Çünkü beklenilen, gücünü bekleyenin umudundan almaktadır. Kişinin elinde ise sadece bir eskimişlik kalır.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.