Tanrı’nın Gölgesi, Osmanlı gücünün küresel etkisinin izini sürerek eski ve yeni dünyanın şeklinin belirlenmesinde İslam’ın ve Osmanlı İmparatorluğu’nun rolünü anlatıyor ve yenilikçi, hatta devrimci bir açıklama sunuyor. Son beş asırdır bu hikâyenin asıl kısmı profesyonel tarihçiler ve sıradan okurlar tarafından inkâr edildi veya görmezden gelindi.
“Ben vedaları sevmem albayım. Hiç gitmesin insanlar. Hele gelmemek üzere giderlerse, çok üzülürüm albayım, dayanamam. Gelmemek üzere gidenler çok sevdiklerim olur genelde. Bir de bir hikaye bırakır ki geride, noksanlığın daniskası içinde. Ölse, öldü dersin, ama ölmez onlar. Ölmesinler de. Ölürlerse bir kere daha üzülürüm. Çünkü koklayamazlar bir
Ona göre intihar etmek, zayıflıktır. Gerçekleri kabul edemeyen, zayıf ve sıradan insanların seçtikleri bir yoldur. Önemli olan yaşamın gerçeğini gören ve yaşamdan korkmayan üstün insan olabilmektir.
Aslında İsrail, her şeyi Filistinlileri kendi ülkelerinde yabancı gibi hissettirmek için tasarladı. Batı Şeria'nın birçok yerinde kamulaştı rılıp dikenli tellerle çevrilen devasa araziler, yerleşim yerleri, trafik işaretleri, Filistinlilere yasak olan yollarda otostop çeken yerleşimciler, askerî eğitim alanları, sadece yolları kullanırken bile hissedilen tehlike ve endişe, ya da birinin toprağının bir kısmından diğer kısmına geçişine izin konusundaki belirsizlikler ve dahası her şey... Tüm bu acı gerçekler, Filistinlilere bu toprakların artık kendilerine ait olmadığını, her zaman istediklerini yapan güçlü bir grup tarafından sahiplenildiğini hissettirmek için bir araya geliyor. Öyle ki sıradan Filistinlileri umutsuzluğa sürüklüyor ve hayatın ta kendisinden nefret etmelerine neden oluyor.
Aşk hayatın içinde eriyecek, gizli fakat güçlü bir unsur olarak bundan sonra belirtileri yalın ve sıradan bir hal alacaktı. Şiirsel dönem kapanmıştı, zalim gerçekler başlıyordu..
Büyük filozofların hepsi neden kasvetlidir? Rahatı yerinde, emniyette ve hep neşeli olanlar kimlerdir, bir de onu düşünün. Ben size cevabı söyleyeyim: Gerçekler göremeyen -sıradan insanlar ve çocuklar!
Çoğu insan bunda asla başarılı olamaz, çünkü kendi istek ve arzuları içinde sıkışıp kalmışlardır. Başvurdukları insanların kendilerine yardım ederken kendi çıkarlarını düşünmeyen kişiler oldukları varsayımıyla işe başlarlar. Kendi ihtiyaçları bu insanlar için bir şey ifade ediyormuş gibi konuşurlar, ki bu insanlar muhtemelen hiç aldırmamaktadırlar. Bazen daha büyük konulara atıfta bulunurlar, büyük bir dava ya da sevgi ve minnettarlık gibi büyük konulara. Basit, sıradan gerçekler çok daha çekici olmasına rağmen onlar büyük şeylerin peşine düşerler. Fark etmedikleri şey, en güçlü kişinin bile kendi ihtiyaçları içine kilitlenmiş olduğu ve onun çıkarlarına hitap etmezseniz sizi yalnızca umutsuz biri ya da daha iyi şekliyle vakit kaybı olarak göreceğidir.