Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Levha IV geriye neyin boşluğu kalır,ihanet bizden ayrılınca siya? ihanet,mademki doğurabileceğimiz bir cansa hançeri bugüne kadar neden taşıdık karnımızda? madem ki hakim mahkumdur gerçekte neden bu yargılama?..cevap ver! madem ki tek hüküm kılıçtır hükümdarda...cevap ver! madem ki ölenle ölünmüyor gerçekte ip kimin boynunda? levha. işte gögsüne
Anlamak, karşısındakiyle kendisini karıştırmak, onda kendisini bulmaktır. Şiirin sırrı buradadır.
Reklam
Bir insanın ihtiyacı olan şey, anlaşılmaktan çok hissedilmektir. Anlamak; duyguları işin içine koymadan, zihinsel olarak bir kişiye yakınlaşmaya çalışmak demekken, hissetmek; karşıdaki kişinin acılarını kendi acısı gibi “duymak” demektir.
Ben yalnızlığının zehrini çok içtim. Varlığımın bir gün mutlaka katılacağı sonsuzluğa hasretlenerek çok içtim. Kendimi yitirmenin çılgınlıklarına çok kapıldım. Tutkularımdan arınmayı istediğim anlarda, bana bu tutkuyu bağışlayanın eşiğine serilmekten bir an teberri etmedim. Seni tanımanın bilgisine sahip olabilseydim en derin uçurumlara naşımı fırlatmaktan çekinmezdim. Gözlerinin kemendine tutulan yüreğimi sana bırakıyorum bir intihar meleği gibi. Aynı sırrı anlamak için binlerce denemeden sonra yeniden koşuyorum pervane gibi ışığına, kararlı ve çoğalan aydınlığına. Sen cennetin sonsuz isimlerinden bir isim değil, cennet ve cehennemin bittiği yerde konaklayan gizin eski adısın. Adınla tazeleniyor acılarımız ve hüzünlerimiz. Yüzün hem bir giz denizi, hem bir hüzün ormanı, hem de sonsuzluk deryasıdır. Ona bakıyor kendimi görüyorum. Ona eğiliyor kendimi yüceltiyorum. Ona bağlanıyor kendimi aldatan bahçelerden çıkıyorum. Onu gördüğüm andan beri yüreğim ve gözlerim bir an uyumuyor ...
Anlamak ,kıyaslamak ve düşünmek için oku! Francis Bacon
Sayfa 200 - Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hayatta başarının sırrı, karşımızdaki insanın naktayı nazarını anlamak ve meseleleri iki cepheden görme kabiliyetidir.
Sayfa 84
Yüreğini anlamak bir insanın..
Varoluş itirafı Genç adam, dış dünyada bulamadığı neyse, nelerin kırıklığı, nelerin hevesiyse, katılmak için dergâhın kapısını çalar. Binlerce gecenin ve yakarışın esrarından süzülmüş, aksakallı, incecik, “uçuk bir İsa tasviri gibi”* bir derviş açar kapıyı. Genç, içinde yapraklı bir göl, gölgeli bir sesle dergâha katılmak istediğini söyler. Derviş, dalgınlıktan öte gözlerle bakar gence. Bir şey söylemeden usulca kapatır kapıyı. Şaşkın kalıverir Tanrı heveskârı. Kısacık, uzunca, bir zaman sonra kapı açılır. Derviş, elinde su dolu bir kova, bir şey söylemeden gencin önüne koyar. Sonra bin yıllık bir bilginin karşılığını bulmak ister gibi bakar yüzüne. Genç, bu sırrı binlerce yıl önceden biliyormuş gibi incecik bir gülümsemeyle yanı başındaki gül ağacından bir yaprak koparır, suyun üstüne bırakır. Derviş, üstündeki esrara yakışan bir gülümseme, aradığı yanıtı bulmanın sessiz sevinciyle, dergâhın kapısını ardına kadar açar. Derviş, harflerin sesiyle büyüyü bozmadan, genci incitmeden “doluyuz” demiştir. Genç, bilgeliği görmüştür, inceliği görmüştür, içerdeki dünyayı görmüştür. Kendi sığlığında boğulan dünyadan, doğru yere geldiğine bir daha inanmıştır. “Ben taşırmam” demiştir. Kapı, sessiz bir alfabeye, onun çağrışım yüklü cümlelerine, dışarının kaybettiği bir sonsuzluğa açılmıştır. { *Edip Cansever }
...anlamak karşısındakiyle kendisini karıştırmak, onda kendisini bulmaktır. Şiirin sırrı buradadır. Sevdiğimiz kadınla kendimizi tüketiyoruz, inandığımız fikirlerle kendimizi tüketiyoruz, bizi heyecanlandıran bir görünüm karşısında da kendimizi tüketiyoruz.
Sayfa 172 - Can YayınlarıKitabı okudu
382 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.