Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hudûs delili şu şekilde tertip edilmiştir: -Âlem hâdistir. -Her hâdisin bir muhdisi vardır. -Bu da demektir ki âlemin bir muhdisi vardır.
Hudûs Delili
Evren hadistir(Yaratılmıştır). Her hadisin bir Muhdisi(Yaratıcısı)vardır. O halde evrenin de bir yaratıcısı vardır. Bu yaratıcı da Allah'tır. Evrenin hadis oluşu cevher ve arazlardan oluşması nedeniyledir. Arazların hadis olduğu değişken olması ile ispat edilir. Cevherler ise arazı taşıması nedeniyle hadistir. Öyleyse araz ve
Reklam
Allah'ın Varlığı
Tabiat Yüce Yaratıcı'nın yetkin niteliklere sahip olduğunu göstermesi bakımından apaçıktır ancak zatının duyularla idrak edilmesi yönünden gizlidir. Zatı duyularla algılamadığına göre varlığını herkesin kabul edebileceği şekilde ispatlamak mümkün değildir. Bu açıdan bakıldığında inanmak, insanın kalp ve zihin birlikteliğinin adı olan akıl temelinde olmakla birlikte daha çok iradenin işlevi olmaktadır. (Sistematik Kelam, Lisans Yayıncılık, s.109)
Duyular (Havâss-ı Selime)
Duyum zihni değişken ile fiziki değişkene bağlı bir ilişkiyi ifade ettiği için yanılabilmekte, algı yanılması ortaya çıkabilmektedir. Bu sebeple doğru bilgiye ulaştırması için duyu organlarının ve beyindeki duyu merkezlerinin sağlıklı çalışması şarttır. Ayrıca duyular akla veri sağlama konumunda oldukları için duygularla elde edilen veriler bilgi için önce akıl süzgecinden geçirilmelidir. Sıhhatli duygularla elde edilmiş ve akıl süzgecinden geçirilmiş önermeler ise bir hakikati ifade eder. (Sistematik Kelam, Lisans Yayıncılık, s.37)
Kendi iradesi dışında kendini dünyada bulan insan, akıl ve irade gibi diğer canlılarda bulunmayan bazı hususiyetlerle donatıldığından, başta hayatı ve ölümü olmak üzere varlığın manasını keşfetmek ister(...) İşte din, felsefe, sanat ve bilim aslında insanın varlığın sırrını keşfe dair arayışının güzergahıdır. Öte yandan bilim ve düşüncenin tarihi, insanın sırf kendi bilgi sınırları çerçevesinde rasyonel ve nesnel olarak varlığın sırrını keşiften aciz olduğunu göstermektedir. İnsanın bu konudaki acziyeti, zorunlu olarak onu tabiatüstü aleme, vahiy gibi akıl üstü bilgi kaynaklarına, neticede inanca mecbur kılmıştır. Sonuç itibariyle insanın hakikat arayışında biri vahyi merkeze alan dini, diğeri ise akıl ve tecrübeyi merkeze alan felsefi yol olmak üzere iki metottan bahsedilebilir. İnsanın bu varoluşsal arayışında tecrübe ve akla ilaveten bilgi kaynağı olarak vahyi merkeze almasıyla dini metodu temsil eden kelam ilmi müstesna bir konumda bulunmaktadır. (Sistematik Kelam, Lisans Yayıncılık, s.27)
Reklam
... Kelam ilmi vahyi ve nebevî bilgi ve örnekliği ölçü kabul etmesiyle felsefeden, varlığın tecrübeyi aşan boyutunu ele almasıyla da bilimden farklılaşır. (Sistematik Kelam, Lisans Yayıncılık, s.25)
Kelam Tanımı
Kelam kesin deliller kullanmak ve ortaya atılan şüpheleri çürütmek suretiyle dini inançları ispata kuvvet kazandıran bir ilimdir. (Sistematik Kelam, Lisans Yayıncılık, s. 16)
160 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Evrim mi, D'evrim mi? :?
MEB'in radikal bir kararla "Evrim Teorisi"ni müfredatından çıkarttığı bir dönemde bu teorinin romanını okuyor olmam tamamıyla bir tesadüf ancak bu teori ve dolayısıyla romana dair bir inceleme yazmak ise tamamen benim hür bir seçimim. (Bu minvalde de bir cesaret örneği. ) ... Eser, Evrim teorisinin henüz bilimsel zeminden yoksun
Adem'den Önce
Adem'den ÖnceJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201918,7bin okunma
Hazret-i Osman -radıyallâhu anh- şöyle buyurmuştur: “Cehâlet öyle bir binektir ki, üzerine binen zelil olur, arkadaşlık yapan yolunu kaybeder.”
Reklam
608 syf.
·
Puan vermedi
Geniş Özet
Tanrı'yı ve dinleri akademik bir çevrede konuşmak ne kadar mümkün ve doğrudur, bilemiyorum. Bilim bazı inanç temelleri üzerinde yükselmiş ve bunlar yıllar içinde birbirine öylesine kenetlenmiştir ki artık bunun dışında söylenen bir şey'in imkanına dair düşünmemek gerektiğine dair bir algı vardır.  Armstrong'un bir kaç eserini daha
Tanrı'nın Tarihi
Tanrı'nın TarihiKaren Armstrong · Pegasus Yayınları · 20171,640 okunma
Hicri dördüncü asrın başlarına kadar ehl-i sünnet itikadı, fıkıh ve hadis âlimlerinin inancı şeklinde varlığını sürdürdü. Daha sonra İmam Maturidî (v. 333/944) ve Ebu'l-Hasan el-Eş'ari, (v. 324/936) Ehl-i Sünnet'in Kelâm İlmini sistematik bir hale getirdiler. Toplumdaki sapık fırkalarla mücadele etmeye başladılar. Bu iki zattan sonra onların usulünü devam ettiren İmam Bakillani, İmam Gazali, Fahrettin Razi gibi âlimler sayesinde İslâm toplumlarında ehl-i sünnet itikadı yerleşti, bozuk fırkaların İslâm toplumlarındaki tesirleri yavaş yavaş kayboldu.
203 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.