Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethettiğinde ulema, Fatih'i tebrik etmeye gelir. Fatih, ulemaya karşı şunları söyler: "İstanbul'u ben kendi kılıcımla fethettim, sizin inayetinizle değil." Fatih gibi güçlü komutanları ayartamazlar. Ama bir sofu olan Bayezid gibilerini bulunca itibar ve üstüne oturacak büyük araziler bulurlar.
"Fatih Sultan Mehmet bizim anladığımız anlamda yani oğlu II. Bayezid gibi sofu, torunu Yavuz Sultan Selim gibi bir hükümdar değildir. Yani şüphesiz itikadı vardır; ama herhalde davranışında ve üslūbunda bu kadar koyu değildir."
Sayfa 73 - TİMAŞ YAYINLARI, İstanbul 2015, 40. BaskıKitabı okudu
Reklam
“Sultan İbrahim Han”, “Deli İbrahim” olarak da bilinir. I. Ahmed ile Rum asıllı cariye kökenli Kösem Mahpeyker Valide Sultan'ın küçük oğlu, IV. Murad'ın öz kardeşidir. (...) 8,5 yıllık saltanatı boyunca Girit seferi, Azak'ın kuşatılması, Karadeniz kıyılarına Kazak korsanların baskınları, Anadolu'da Celalî ayaklanmaları,
Sayfa 282 - 18- Sultan İbrahimKitabı okudu
Hoşgörü Okulunun Öğrencileri Tabii bu konuda o kadar yüz akı bir tarih tecrübemiz var ki özetle bile vermek mümkün değildir. Ama birkaç örnek arz etmek gerekirse: Bu dinin peygamberi sırtındaki cübbesini çıkarıp evine misafir olarak gelen Hıristiyan'ın altına yayıyor; buyur diyor. Yoldan geçen bir Hıristiyan'ın, Yahudi'nin cenazesi için ayağa kalkıyor ve saygı gösteriyor. "Niye kalkıyorsun? Sen hak bir dinin peygamberisin. Bu cenaze ise, hayatında sana inanmayan bir insanın cenazesi!" diyorlar. Hz. Muhammed'in cevabı enteresandır: "Onun, insan olması benim ayağa kalkmam için yeterli bir sebeptir.""" Harun Reşit; İslâm'ın zirveye çıktığı bir dönemde Bağdat'ta halifedir. Yahudi ve Hıristiyan din adamları, Müslüman alimlerle eşit şartlarda huzur toplantılarına katılmışlardır. O tartışmalar "İhticâcât" adı altında günümüze kadar gelmiştir. "Sen Yahudisin!", "Sen Hıristiyansın!" diye bir ayrımcılık söz konusu değildir. Kudüs'te tamire ihtiyacı olan kiliselerin tamiri için devlet bütçesinden para tahsis edilmiştir. En büyük Yahudi eserleri İslâm idaresi zamanında yapılmıştır. İspanya'dan atılan Yahudiler Osmanlı'nın en sofu padişahı olarak tanınan Bâyezid-i Velî devrinde (1492) Osmanlı topraklarına yerleştirilmiştir. Bâyezid, 500 yıl önce Yahudilerin "vebalı" muamelesi gördüğü bir dönemde kapılarını onlara açmıştır. Bkz. Müslim, Cenâiz 78
Sayfa 121 - Marmara Akademi Yayınları
Fatih Sultan Mehmed bizim anladığımız anlamda oğlu II. Bayezid gibi sofu ya da torunu Yavuz Sultan Selim gibi bir hükümdar değildir. Şüphesiz itikat sahibidir, ama herhalde davranışında ve üslubunda halefleri gibi değildir. Nitekim idaresi boyunca kozmopolit tutuma meyletmiştir.
Sayfa 73 - Kronik KitapKitabı okudu
Fatih Sultan Mehmed bizim anladığımız anlamda oğlu II. Bayezid gibi sofu, ya da torunu Yavuz Sultan Selim gibi bir hükümdar değildir. Şüphesiz itikat sahibidir, ama herhalde davranışında ve uslûbunda halefleri gibi değildir. Nitekim idaresi boyunca kozmopolit tutma çok meyletmiştir. Fazlullah’ın Hurufileri ile yakın ilişkideydi. İranda neşet eden bu garip tarikatın en büyük özelliği, tıpkı Yahudi Talmud Kabalistleri gibi ebcede, rakamlarla harfler arasında ilişkilere dayanarak bir takım kehanet ve yorumda bulunmasıydı. Bütün bu söylemin etrafında her dinden ve mezhepten insan toplanıyordu.
Reklam
Venedikli usta ressam Gentile Bellini’nin yaptığı Fatih resmi. Kostantinopolis’in ele geçirilmesinden 27 yıl sonra tahta oturan sofu oğlu II. Bayezid tarafından saraydan çıkarılmış, Venedikli bir tüccar tarafından satın alınarak İtalya’ya götürülmüştü. Bizimkilerin itibar etmediği resim, elden ele dolaşarak nihayet Londra’daki bir müzeye kadar ulaşmıştı.
Gençliğini zevk-u safa ve eğlence içinde geçiren II. Bayezid, padişah olur olmaz, dünya zevklerine tövbe etti. Eski günahlarını affettirmek için gece gündüz ibadetle uğraştı. İmparatorluğun muhtelif yerlerinde dinî yapılar yaptırdı. Bu sebepten «Sofu» adını aldı.
Sayfa 58 - Ötüken Neşriyat
II. (Sofu) Bayezid padişah olduktan sonra et yememişti. Bir gün canı paça çekti. Nefsiyle mücadeleye giren Bayezid bir sahan paça getirtti ve nefsine: "Ey nefs, işte paça geldi, istersen çık ye!" dedi. Ağzından gelinciğe benzeyen iki gözü kör bir mahlûk çıktı. Sahanın kenarına geçerek kudurmuş köpek gibi paçanın suyunu içmeye başladı. Açlığını giderince Bayezid'e doğru koşarak ağzından içeri girmek istedi. Padişah eliyle vurup yere düşürdü ve "şunu vurun" diye adamlarını çağırdı, masatçıbaşı gediğinin gençleri yetişip Bayezid'in nefsini ayaklarının altında öldürdüler. Devrin Şeyhülislamı, "İnsan-ı kamil bu nefs ile muazzezdir, nefs insan vücudunun bir rüknüdür, bunu kefenleyip gömmek gerektir," diye fetva verince, Bayezid'in nefsi yıkandı, kefenlendi ve ondan sonra gömüldü. Bayezid'in nefsinin ağzından çıktığı hikâye bilinince, ruhun ağızdan çıkması korkusu o kadar garipsenmeyecektir.
Sayfa 28 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Tarikatlar
"... Fatih gibi güçlü komutanları ayarlamazlar. Ama bir sofu olan Bayezid gibilerini bulunca itibar ve üstüne oturacak büyük araziler bulurlar."
Sayfa 13
Reklam
Sanat Dostu Baba ve Vizyonsuz Oğul
Bellini, sultan ile maiyetinin portrelerini yapmakla kalmayıp, sarayın iç odalarını erotik ve muhtemelen müstehcen tablolarla (aslında bu tablolar açıkça "cose di lussuria dir (şehvet nesneleri]) donattı. Bu tabloların ancak az bir kısmi rastlantı eseri günümüze dek kalmıştır; geri kalanlar ise sofu, ikonoklast Sultan II. Bayezid'in kurbanı oldu... II. Bayezid tahta çıkınca, babasının sarayındaki çok sayıda tablonun hepsini Kapalıçarşı'da yok pahasına sattırdı. Böylece Mehmed'in ünlü portresi [Resim XXIII (üstündeki yazıya göre 25 Kasım 1480'de tamamlanmıştı), Pera'da ki Venedikli bir tacirin eline geçti ve daha sonra Venedik'e götürüldü. Orada, Britanya'nın Babıâli sefiri (1877-1880) ve Ninova kâşifi Sör Austen Henry Layard (1817-1894) tarafın dan satın alındı; 1917'de, Layard'ın dul eşi tabloyu Lond ra'daki National Gallery Müzesine bağışladı.
Sayfa 581
Istanbul'un alınmasından sonra Osmanlı ile Venedik arasında 1479 yılına kadar sürecek savaşlar olmuş, bu savaşların sonunda imzalanan antlaşmada Fatih Venediklilerden yüklü miktarda para istemiştir. Ilginç olan şudur ki, böyle bir antlaşmanın içinde Venediklilerden, kendi resmini yapacak bir ressam da talep etmesidir. Venedikliler ressam Gentile Bellini'yi gönderirler. Bellini, ilginç bir ressamdır. Dini konulu resimlerin yanı sıra Kutsal Emanetler'le ilgili resimler de yapmıştır. Kutsal Emanetler'e merakı bulunan Fatih, Bellini'ye birçok resim yap tırmıştır. Ancak bu koleksiyon da Sultan II. Bayezid döneminde yok olmuştur. II. Bayezid veli/sofu olarak anılan bir padişahtı ve resimden de nefret ediyordu. Babasının ölümünden sonra sarayda bulduğu tabloları pazarda satışa çıkardığı bilinmektedir. Uygunsuz bulunanlar hemen yok edilmiş, Bellini'nin İstanbul'da yaptığı eserlerin önemli bir bölümü de, ardında iz bırakmadan yok olup gitmiştir. Bu arada Bellini'nin meşhur Fatih tablosu da bir Venediklinin eline geçmiş ve yolculuğu İngiltere'de son bulmuştur. Tarih kitapları dönemin ünlü Venedikli ressamı Gentile Bellini'nin Fatih'in resmini yaptığından bahseder fakat çok az kişi bu resmin öyküsünü bilir. Bugün Londra'da bulunan bu tablo ilgi çekici detaylar içermektedir.
Sayfa 159Kitabı okudu
"Gençliğini eğlence içinde geçiren 2. Bayezid, padişah olur olmaz, dünya zevklerine tövbe etti. Eski günahlarını affettirmek için gece gündüz ibadetle uğraştı. Bu sebepten 'Sofu' adını aldı."
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.