İlginç, esrarengiz ve aynı zamanda da korkunç bir halktır Çinliler!
Vatanlarını seviyorlar fakat bu hayvanlara has bir sevgi, İstanbul'daki sokak köpeklerinin kendi sokaklarını sevmelerine benzer. Bu sevgi bir kurdun ormandaki inine duyduğu sevgi gibidir.
İnsanlara, hayvan eğitimcileri kafeslerdeki yarı aptal, uyuklayan hayvanlara nasıl davranıyorsa öyle davranıyordum.Onları dürtüyor, dağlıyor ve kamçılıyordum:Onları bildiğim en zalimce eleştirilere dürtüyor, onları sert ve hoşa gitmeyen kelimelerle, acımasız biçimde içten suçlamalarla dağlıyor ve hayatlarının ne denli aşağılık, arzularının ne denli bayağı, fikirlerinin ne denli ilkel, her konuda ne denli cahil ve her şeyi derinlemesine anlamakta, doğru düşünmekte ne denli başarısız olduklarını göstererek kamçılıyordum.
Atik saldırılarımdan kimse kaçamıyordu. Tartışma henüz başlamamışsa onu ikilemler yaratmak ve ardı ardına darbe indirmek için ben başlatıyor;şayet tartışma başlamışsa tasımlar üreten ve diğer herkese suçlamalarda bulunan tek kişi olabilmek için konuyu değiştiriyor ve saptırıyor ;korkağın biri öne çıktığında onu hataya düşürüp, gülünç duruma sokmak için konuşmaya zorluyor;cüretkar bir gevezeyle karşılaşırsam küstahlığını ayaklar altına alıp onu susturmaktan tarif edilemez bir zevk alıyordum.
Yırtıcı bir hayvanı terbiye ederek bir dereceye kadar munis bir hale koyabilirsiniz.
Fakat kediyi fare sevmekten, köpeği kemik yalamaktan vazgeçiremezsiniz. Akrep sokar, kurt parçalar. Sokmak ve ısırmak bu hayvanların tıynet ve tabiatındadır.
İlim ve terbiye huyları değiştirmez, sadece Örter.
Kötü huylu bir insanı, ilmi ve tecrübî terbiye usulleriyle, dinî ve ahlâkî telkinlerle iyiliğe doğru bir dereceye kadar temayül ettirebilir ve huyları üstüne bir astar çekip bunları gizliyebilirsiniz. Fakat değiştiremez ve kötü bir insanı kötülük batağından çekip çıkaramazsınız.
Terbiye ile değiştirdiğinizi sandığınız huylar, zaman ve yeri gelince saklı kalan bütün çirkinlikleri ile sırtarıp kendilerini meydana vururlar.