“Arkadaşlarıyla birlikte 19 Mayıs 1919’da
Samsun’a çıktığında generaldi Mustafa Kemal.
Sonra üniformasını çıkardı. Yıllardır savaşan,
gencecik evlatlarını şehit veren, yorgun, bitkin, yılgın ve ümitsiz,
ama sonsuz dirençli insanların yaşadığı topraklarda,
Anadolu topraklarında, kimsenin kolay kolay göze alamayacağı
bir kalkışmayı başlattı. Tek güvencesi, çöken imparatorluğun tüm kahrını
çekmesine karşılık, pek de kıymeti bilinmeyen Anadolu insanıydı.
Bandırma Vapuru’ndan Samsun’a ayak basan ilk 18 kişiyle
başlayan tam bağımsız Anadolu hareketine, zaman içinde
tüm Anadolu halkı katıldı. Genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle ve
yorgunluklarını, yılgınlıklarını, bıkkınlıklarını, ümitsizlerini artlarında
bırakarak kavgaya girdiler. Aslında onlar yendi, onlar yenildi.
Çok sözler edildi onlara dair ve onlar için, zincirlerinden başka
kaybedecek şeyleri yoktur denildi.
Mustafa Kemal, Samsun’a gitmeden önce, Bekir Ağa Bölüğü’nde
tutuklu bulunan Fethi Bey’i görmeye gittiğinde,
“Ne biz bu durumda kalacağız, ne de ülkeyi bu durumda bırakacağız.” derken,
işte bu zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri olmayanlara güvenmişti.
Anadolu’nun bağımsızlığı kavgasına girenlerden bazılarının yolları,
sonraki yıllarda Mustafa Kemal’le ayrılmış bile olsa, onlar Çılgın Türkler’di.
Çılgın olmasalar, boyunlarında idam fermanı varken,
hangi akla hizmet bir ulusun kurtuluş kavgasını başlatabilirlerdi?”